Avukat İlker Atamer sosyal medya hesabımdan ABD'ki ve Türkiye'deki hukuk davalarına yönelik önemli açıklamalarda bulundu. ABD'de hukuk davalarının %95'i tek bir duruşma bile yapılmadan uzlaşmayla sonuçlandığını belirten Atamer "Davaların sadece %2'si için duruşma aşamasına geçiliyor" dedi.
Türkiye'de, adliyelere yansıyan hukuki ihtilafların yalnızca %22'sinin anlaşma/uzlaşma ile sonuçlandığını belirten Atamer "Uuzlaşmanın ön koşulu öngörülebilirliktir. İnsanlar davanın sonunda ne karar çıkacağını öngörürse yani ne karar çıkacağını 3 aşağı 5 yukarı bilirse uzlaşır. Eğer taraflar dava sonunda ne karar çıkacağını bilmezse uzlaşmaz. Eğer yerleşmiş bir hukuk düzeniniz, oturmuş bir içtihat sisteminiz yoksa, hakim kaliteniz de genel olarak düşükse orada hukuki öngörülebilirlik olmaz, dolayısıyla uzlaşma da olmaz." dedi.
İşte İlker Atamer'in paylaşımı
ABD'de bizdeki gibi zorunlu bir arabuluculuk sistemi olmadığı halde hukuk davalarının %95'i tek bir duruşma bile yapılmadan uzlaşmayla sonuçlanıyor. Davaların sadece %2'si için duruşma aşamasına geçiliyor. Açılan 100 davadan sadece 2'si için duruşma yapıldığı için de mahkemelerin yoğunluğu düşük ve hakimler her dava ile gerektiği kadar ilgilenebiliyor. İngiltere'de de çok benzer şekilde davaların %97'si uzlaşma ile sonuçlanıyor.
Bizde Adalet Bakanlığı sadece arabuluculuğa giden dosyalardaki uzlaşma oranlarını ve isteğe bağlı uzlaşmayla kapanan dosyaları istatistik olarak yayımlıyor ama açılan davaların toplam yüzde kaçında uzlaşma olduğunu görebileceğimiz bir istatistik yok. Fakat bunu birkaç küçük hesaplamayla kendimiz bulabiliriz.
2022 yılında 569,818 dosya dava açılmadan dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğa gönderilmiş ve 248,686 dosyada anlaşma olmuş. Yani yasa zoruyla dayatılan arabuluculukta bile anlaşma oranı %43 seviyesinde. 2022 yılında toplam açılan hukuk davası sayısı 2,655,899 ama 2022 yılında isteğe bağlı arabuluculukla sonuçlanan yani yasal zorunluluk olmadığı halde anlaşmayla sonuçlanmış dosya sayısı ise 464,436. Yani açılan davalarda ihtiyari anlaşma/uzlaşma oranı %17 seviyelerinde.
Dava şartı olarak arabulucuya giden dosyaları da açılan dava sayısına ekleyip ardından zorunlu arabuluculuk ve ihtiyari uzlaşma ile kapanan dosya sayısını da buna oranlarsak genel uzlaşma/anlaşma oranını %22 olarak buluruz. Yani 2022 yılında Türkiye'de adliyelere yansıyan hukuki ihtilafların yalnızca %22'si anlaşma/uzlaşma ile sonuçlanmış.
Peki zorunlu arabuluculuk olmadığı halde hatta arabuluculuk diye resmi bir kurum olmadığı halde neden ABD'de açılan davaların %95'i ve İngiltere'de açılan davaların %97'si uzlaşma ile sonuçlanıyor? Bizde bazı dosyalarda arabuluculuğa başvurmak kanun zoruyla dayatıldığı halde neden uzlaşma oranımız %22?
Bakın uzlaşmanın ön koşulu öngörülebilirliktir. İnsanlar davanın sonunda ne karar çıkacağını öngörürse yani ne karar çıkacağını 3 aşağı 5 yukarı bilirse uzlaşır. Eğer taraflar dava sonunda ne karar çıkacağını bilmezse uzlaşmaz. Eğer yerleşmiş bir hukuk düzeniniz, oturmuş bir içtihat sisteminiz yoksa, hakim kaliteniz de genel olarak düşükse orada hukuki öngörülebilirlik olmaz, dolayısıyla uzlaşma da olmaz.
ABD ve İngiltere'de birbirini takip eden tutarlı içtihatlarla oluşmuş bir hukuk sitemi var ve dolayısıyla mahkeme kararları tamamen öngörülebilir durumda. Bu ülkelerde hukuki ihtilafı bir avukata anlatırsanız o avukat daha dava açılmadan davanın nasıl sonuçlanacağını %99 kesinlikte söyleyebilir size. Mesela kırmızı ışıkta geçip yayaya çarpıp kolunu kıran biri için açılacak davada hükmedilecek tazminatın miktarını bile aşağı yukarı tahmin etmek mümkündür. Dolayısıyla gerek davacı gerek davalı dava sonunda ne karar çıkacağı biliyor. Örneğin davacı ve davalı dava sonunda $500,000 tazminat çıkacağını tahmin ediyorsa davacı, davalıya daha duruşmalar başlamadan $400,000 teklif ediyor. Niye bu teklifi yapıyor çünkü sonucu öngörüyor, öngörmese bu teklifi yapar mı? Davacı da bakıyor ve eğer duruşma aşamasına geçilirse dava 2-3 yıl sürecek, davayı kazanacak ama para 3 yıl sonra gelecek. O da şimdi alınacak $450,000 3 yıl sonra gelecek $500,000'dan iyidir diye $450,000 karşı teklif yapıyor ve karşılıklı müzakereler sonrasında taraflar $425,000'da anlaşıyor.
Dolayısıyla uzlaşmanın temeli, davalının daha az ödeme, davacının ise hızlı ödeme alma motivasyonudur. Türkiye'de hangi davadan ne karar çıkacağı belli değil. Bırakın dava sonunda ne rakama hükmedileceğini, davacının davayı kazanıp kazanamayacağını bile taraflar öngöremiyor. Bizde dava sonucu genelde bir soru işareti.
Hukuk belirsiz, mahkeme kararları öngörülemez olduğu için Türkiye'de uzlaşma çalışmıyor. Arabuluculuk kurumu ise yargı sürecini uzatmaktan, gereksiz emek, zaman ve para kaybından başka bir işe yaramıyor. Mevcut haliyle arabuluculuğun zararının faydasından çok olduğunu ve kaldırılması gerektiğini düşünüyorum.
Bu arada şöyle bir soru akla gelebilir: açılan davaların tamamına yakını uzlaşma ile sonuçlanıyorsa avukatlar nasıl para kazanıyor? Davanın duruşma öncesi (pre-trial) aşamasını yani dilekçeler teatisini, duruşma öncesi toplantıları ve uzlaşma müzakerelerini avukatlar takip ediyor ve bu iş için ücret alıyorlar. Uzlaşma olduğunda da avukatlar ayrıca ücret alıyor.
memurlar.net