Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği (TARD), bazı hastanelerde anestezi ve reanimasyon asistan hekimlerinin poliklinikte günde 90-100 hastaya bakmak zorunda kaldığını açıkladı: “Tükenmişlik had safhada!”
TARD Başkanı Prof. Dr. Ali Fuat Erdem, yönetim kurulu üyeleri Prof. Dr. Hilal Ayoğlu ve Doç. Dr. Zafer Çukurova’yla derneğin merkezinde bir araya gelerek uzmanlık alanıyla ilgili ciddi iş yükünden tükenmişliğe, sekonder (ikincil) kurbanlıktan iyi verilemeyen uzmanlık eğitimine kadar majör sorunları dinledik.
Türkiye’de yaklaşık 7 bin anestezist, 4 bin de asistan hekimi var. 100 bin kişiye ortalama sekiz uzman düşüyor. Gelişmiş ülkelerde bu oran 100 bin kişiye 24-28 uzman.
Anestezi ve reanimasyon uzmanları sadece ameliyathanelerde ve yoğun bakım servislerinde değil. Anestezi geliştikçe kullanım alanı da genişliyor. Girişimsel radyolojiden onkolojiye, anjiyografiden psikiyatriye (elektroşok uygulanırken) acil servislerden görüntülemeye kadar hemen her alanda ve her yerdeler.
‘Kötüleşen hasta bize bırakılıyor’
Doç. Dr. Çukurova bu yüksek temponun tükenmeye zemin hazırladığını düşünüyor: “Hastanenin sahibi biziz! Acillerde resüsitasyona (kalbi duran kişinin kan dolaşımını ve solunum sistemini tekrar çalışır hâle getirmek amacıyla uygulanan acil yöntemler) koşuyoruz. Acil ameliyat çıktığında, travma hastası geldiğinde başından sonuna biz yönetiyoruz. Elektif (planlı) cerrahi, sonrasındaki gerekiyorsa yoğun bakımı yine bize ait. Her servisin kötüleşen hastaları üzerimize bırakılıyor. Özellikle pandemi sonrası yatan diğer branş hastalarının her türlü sorunu, damar yolu açmak bile bizim işimiz haline geldi.”
Dahiliye ve cerrahi uzmanlarının kendi hastalarının, her türlü işlemini sonuna kadar yapabilecek yetkinlikte artık yetişmediğini belirten Çukurova şöyle devam etti: “Şu anda ‘Nasıl olsa anestezisten konsültasyon istediğimde işimi çözer, gerekiyorsa da hastamı alır kendi yoğun bakımına koyar’ mantığı gelişti. Sadece ameliyathanelerle sınırlı çalışma alanımız varken, şimdi bütün hastanenin, en komplike hastaları, aciller dahil bizim yönetimimize veriliyor. Meslektaşlarımızın tükenmişlik yaşamaları bundan kaynaklanıyor.”
Sekonder kurbanlar
Bazen tıbbi işlemler sırasında ya da sonrasında istenmeyen olaylar meydana gelebiliyor. Bu gibi durumlarda hasta ve hasta yakınları birincil mağdur (kurban). İlgili sağlık çalışanı da ikinci mağdur (sekonder kurban) olabiliyor. Ameliyathane ve yoğun bakımlar mortalite (ölüm) ve morbidite (hastalık) oranı yüksek yerler. Hızlı kararların alınması gereken, yoğun çalışılan bölümler. Doç. Dr. Çukurova anestezistlerin yetemedikleri yerde kendilerini sorgulamaya başladıklarını ve sekonder kurban olduklarını söyledi: “Hastada istenmeyen bir olay gerçekleşince hekim kendini bundan sorumlu tutuyor. Yetemediği ya da yetişemediği noktada ‘Keşke şunu da yapsaydım’ ya da ‘Şunu da yapmasaydım’ diyerek kendini suçluyor. Birkaç intiharın altında bunun da olduğunu gözlemledik.”
Prof. Dr. Erdem, anestezi uzmanlarının çalışma saatleri ve koşullarının, yıpranma payı ile ilgili haklarının daha adil bir şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Geçtiğimiz haftalarda iki anestezi ve reanimasyon uzmanı, bir de asistan hekiminin intihar ettiğini belirten Erdem, “Kendi kliniklerindeki hocalar da çok üzüldü ve sorguladı; niçin biz fark edemedik diye. Ne var, ne oldu sorusuna onlar da cevap veremiyor. Anestezi ve reanimasyon uzmanlarının çalışma koşullarının, refahının ve yaşam standartları iyileştirilmeli, mesleki tükenmişlikle etkili mücadele edilmeli” dedi.
Prof. Dr. Ayoğlu hekimlerin çok dikkatli, sabırlı ve özenli çalışmaları gerektiğini vurgulayarak, şunları anlattı: “Son derece yoğun ve ağır bir iş yükü altındayız. Poliklinikte günde 90-100 ameliyata hazırlanan hastaya bakan asistan hekim ne yapsın? Hastalıklarını mı sorgulasın? Laboratuvar sonuçlarına mı baksın? Anesteziyle ilgili bilgi verip hastanın numarasını mı alsın? O kadar zor şartlar ki… Bizi düşünen yok. Bu yükün maddi karşılığı da yok. Hekimler her şeyden bıkmış durumda. Anestezistlerin iyilik halinin sağlanması, çalışma koşulları ve refahın artırılması lazım. Eşit işe eşit ücret almıyoruz. Kamu hastanelerinde bile eşit yaptığımız işlerin karşılığı eşit değil. Hem iş yükü ve çalışma şartları hem de ülkenin ekonomisiyle ilgili kaygılar anestezistlerde tükenmişliğe neden oluyor.”
Dünyada böyle bir oran yok
Erdem, Ayoğlu ve Çukurova meslektaşlarıyla ilgili ayrıca şu sorunlara dikkat çekti:
*Şiddet çok önemli bir sorun. Yasaların hiçbiri caydırıcı değil. Şiddeti uygulayan, ‘Nasıl olsa ertesi günü dışarıya çıkacağım’ diyor. Öldürmediği sürece de çıkıyor. Sağlıkta şiddet, katalog suçlar kapsamına alındı ama hükmü yok. Caydırıcı hükümlerden yoksun, etkinliği zayıf bir düzenleme şeklinde çıkarılan yasadaki muğlak ifadeler ve yetersiz müeyyideler, şiddete eğilimli bireyleri caydırmaktan ziyade cesaretlendiriyor. Şiddeti olağanlaştırıyor. Sağlıkta şiddet, sağlık çalışanlarına yönelik bir saldırıdan öte, aynı zamanda en temel insan hakkı olan vatandaşların sağlık hizmeti alma hakkının gasp edilmesi olarak değerlendirilmeli. Net ifadeler ve caydırıcı hükümlerle donatılmış yasal düzenlemelerin ivedilikle yeniden ele alınmasının önemi yaşamsal.
*Hekim açığını kapamak için çok fazla sayıda asistan hekim alınıyor. Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda (TUS) anestezi için 350-400 asistan alınırken, son ikisinde sayı 800’lere yaklaştı. Örneğin Ankara’daki şehir hastanelerine 40-50’şer anestezi asistanı alınıyor. Bu çok ciddi anlamda eğitimle ilgili sıkıntılar yaratabiliyor. Eğitim için gelen asistan hekimler hizmet sunumunda kullanılıyor.
*Yoğun bakım yatağımız çok diye övünüyoruz. Ama bu övünülecek bir mesele değil. Başka bir sorunu işaret ediyor. Yaklaşık 250 bin hastane yatağının 50 bini yoğum bakım yatağı. Dünyada böyle bir oran yok. Oranın yüzde 10’u geçmemesi gerekiyor. Palyatif bakım, evde bakım hizmetleri yeterince gelişemediği için hastalar gerekmese de yoğun bakım servislerinde yatırılıyorlar. Hastaneler çok yoğun bakım yatağı açmaya çalışıyor. Çünkü SGK iyi ödeme yapıyor. Bakanlığın yaptığı denetimlerde de yüzde 50’ye yakın uygunsuz yatış tespit ediyor. Eve gitmesi gereken hasta yoğun bakımda kalınca bu kez enfeksiyondan ölebiliyor. Bazen acillerde travma geçirmiş, genç hastalar için saatlerce yoğun bakım yatağı bekleniyor.
*Yoğun bakım yan dal uzmanlıkları boş kalıyor. Kimse gelmiyor. Çünkü hem uzmanlık hem de yan daldan sonra ikişer yıl mecburi hizmet yapılıyor.
*Hekimlerin emekli maaşları hala çok düşük. Yaş haddinden emekli olsalar da özel sektörde çalışıyorlar. Özel sektör de kartelleşmiş. Maaşların artmaması için aralarında anlaşıyorlar.