Kayseri haber bülteninde yer alan haber,
Kayseri eski Sağlık Müdürü Doç Dr Ali Ramazan Benli, Aile Hekimlerinin ikinci kez greve gitmesiyle ilgili olarak 'İkinci grev' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Şu an Kayseri Şehir Hastanesi Aile Hekimliği Bölümünde görev yapan Benli, tespitleri ile dikkat çekti.
Neden böyle bir konu yönetmeliğin gündemine alındı?
Hastaların memnuniyet oranlarına göre aile hekimlerine teşvik verilmesi konusunda değerlendirme yapan Benli, 'Memnuniyet oranı il ortalamasının üstünde olanlar teşvik alabilecek iken altında kalanlar bu teşvikten yararlanamayacaktır. Bu da o ildeki çalışan aile hekimlerinin yarısının bu teşvikten mahrum olacağı anlamına gelmektedir. Aile hekimliğinde yüksek memnuniyet oranları var iken neden böyle bir konunun yönetmeliğin gündemine alındığını anlamakta güçlük çekiyorum' dedi.
Bu durum onur kırıcı
'Mevcut durumda, hastanın hekim seçme özgürlüğü; istediğinde aile hekimlerini değiştirebilme hakları mevcuttu. Bu değişiklikle de aile hekiminin takip ettiği hasta sayısı etkilenmekte ve ek ödemesini ona göre almakta id' diyen Benli, 'Hasta hekimini değiştirdiğinde, önceki hekimin ödemesi doğal olarak düşmektedir. Aile hekiminden memnun olmayan hastaların hekimlerini değiştirdiklerinde dolaylı olarak gelirleri zaten etkilenmekte idi. Burada mevzuata hasta memnuniyetinin yazılmış olması hem ‘onur kırıcı’ olmakta hem de ‘hasta-hekim ilişkisinde’ hizmet alan tarafı yani hastayı üste çıkarmaktadır. Mantık olarak bu durumun düzeltilmesi gerekmektedir. Ayrıca hizmet sektörlerinde memnuniyet iki taraflıdır. Hizmet alan ile hizmet verenin memnuniyeti birlikte değerlendirilmelidir' ifadelerine yer verdi.
'5 günük grev olumsuz algıya neden oluyor'
Diğer yandan Benli, yazısında Aile hekimlerinin tekrar grev kararı almış olmalarının ve bu defa 5 gün yani bu hafta tüm olarak grev yapmalarının, toplumdaki aile hekimlerinin hak arayışındaki olumlu bakışı, olumsuz bakışa çevirdiğini savunarak, 'Ne istiyorlarmış?' sorusunun cevabı maddi olmaktan öteye geçmiyor algısının oluştuğunu dile getirdi.
İşte Benli'nin Aile Hekimleri ve grevle ilgili yazısı
İşte Benli'nin 'sağlıkçıyız' adlı internet sitesi için kaleme aldığı ve sorunlara yönelik bakış açısını ortaya koyduğu 'İkinci Grev' başlıklı o yazıda yer alan ifadeler: Aile Hekimlerinin İkinci Grevi ve Algısı Aile Hekimleri tekrar grev yapıyorlar ancak neden grev yaptıklarını tam olarak sektörün çalışanlarına dahi tam anlatabilmiş değiller. Oluşan algı, ‘maaşlarından kesinti olmasını istemiyorlar ve daha fazla maaş almak istiyorlar’ şeklindedir. Bunun önüne geçecek olan ise; yeni çıkan yönetmeliğin bakış açısının uygun olmadığı taraflarını ortaya koymaktır. Hekimlik mesleğinin ana prensiplerinden olan reçete yazma özgürlüğünün kısıtlanması tepkinin ana unsurunu oluşturmaktadır. Akılcı ilaç kullanımının teşviki, yönetmelikler ile değil, hekimlerin mesleki niteliklerinin artırılmasından geçer. Diğer taraftan sahanın gerçekleri çok farklı yaşanmaktadır. Komşusuna iyi gelen ilacı yanına alıp gelen hastanın ‘bana da bunu yaz be doktor evladım’ yaklaşımını hepimiz görmekteyiz. Bunun için toplumda, sağlık okuryazarlığının artırılması konusuna sağlık yöneticilerinin odaklanması gerekmektedir. Bakanlık tarafından daha önce oluşturulan AHUZEM ile uzaktan eğitim modülleri bulunmaktadır. Bu modüllerden her ay Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün (HSGM) belirleyeceği belirli bir online eğitimi tamamlayan ve sonunda yapılacak olan online sınavda başarılı olan hekime bu teşvik verilebilirdi. Yönetmeliğin getirdiği tartışılan konuların bir diğeri ise; hastaların memnuniyet oranlarına göre aile hekimlerine teşvik verilmesi durumudur. Memnuniyet oranı il ortalamasının üstünde olanlar teşvik alabilecek iken altında kalanlar bu teşvikten yararlanamayacaktır. Bu da o ildeki çalışan aile hekimlerinin yarısının bu teşvikten mahrum olacağı anlamına gelmektedir. Aile hekimliğinde yüksek memnuniyet oranları var iken neden böyle bir konunun yönetmeliğin gündemine alındığını anlamakta güçlük çekiyorum. Mevcut durumda, hastanın hekim seçme özgürlüğü; istediğinde aile hekimlerini değiştirebilme hakları mevcuttu. Bu değişiklikle de aile hekiminin takip ettiği hasta sayısı etkilenmekte ve ek ödemesini ona göre almakta idi. Yani hasta hekimini değiştirdiğinde, önceki hekimin ödemesi doğal olarak düşmektedir. Aile hekiminden memnun olmayan hastaların hekimlerini değiştirdiklerinde dolaylı olarak gelirleri zaten etkilenmekte idi. Burada mevzuata hasta memnuniyetinin yazılmış olması hem ‘onur kırıcı’ olmakta hem de ‘hasta-hekim ilişkisinde’ hizmet alan tarafı yani hastayı üste çıkarmaktadır. Mantık olarak bu durumun düzeltilmesi gerekmektedir. Ayrıca hizmet sektörlerinde memnuniyet iki taraflıdır. Hizmet alan ile hizmet verenin memnuniyeti birlikte değerlendirilmelidir. Kaldı ki profesyonel bir eğitimden geçen toplumun nadide grubu olan hekimlerin hastalar tarafından bu şekilde puanlandırılması, hekimlerin sorgulanabilirliğini artıracaktır. Sağlık Bakanlığı aile hekimlerini puanlamak istiyorsa bunu hekim yöneticilerine yaptırabilir ve buna göre teşvik ödemesi getirilebilir. Bu değerlendirmeyi yapacak olan yönetici hekimler hasta memnuniyet düzeyini bir parametre olarak değerlendirebilir. Yani hekimin değerlendirmesini en azından bir hekim yapmalıdır. Yönetmeliğin getirdiği önemli hususlardan biri ise ‘kişilerin 2. ve 3. basamak hastanelere önceki yıla göre daha fazla başvuru olması veya bir yılda sağlık başvurusunun 7 nin üzerinde olması’ nedeniyle aile hekiminin alacağı teşviğin yarı yarıya düşürülmesidir. Burada hastaya sorumluluk getirmeden hastanın hizmet alma davranışının cezasının aile hekimine fatura edilmesi kabul edilemez. Hastanın aile hekimine uğramadan ileri basamaklara istediği şekilde istediği doktora müracaat etmesi serbestiyeti engellenmediği/zorlaştırılmadığı sürece MHRS randevularının ve uzman sayılarının artırılması çare olmayacaktır. Üst basamak sağlık hizmet sunucularına kişilerin direkt müracaatları farklı ücretlendirilmeli ve aile hekiminin yönlendirmesi ile gitmesi teşvik edilmelidir. Diğer taraftan bu maddede belirtilen hastaların yılda 7 defa hastanelere müracaatı ayrıntılandırılmalıdır. Onkolojik hastalar eğer kemoterapi alacak ise zaten ortalama 6 kür kemoterapi uygulanmakta ve bir de muayene edilmektedir. Komorbid hastalığı olan diyabet hastasının bir yılda komplikasyon taramasına girse 5 branş ta muayene gözükecektir. Sağlık Kuruluna muayeneye giren bir kişi ortalama 10 hekim muayenesinden geçecektir. Servisten taburcu olan bir hasta ortalama iki defa kontrole gelecek olsa ilk müracaatı ile bir ay içinde en az 3 defa sağlık kuruluşuna müracaatı görülecektir. Ameliyat olan hastalar, kanser hastaları ve tam bağımlı hastalar gibi hastaneye sık müracaatı gereken hastalar bu maddeden muaf tutulmalıdır. Yeni yönetmelikte aile hekimine kayıtlı kişilerin 6 aylık periyotlar ile aile hekimini ziyaret etmesi istenmektedir. Kişiler eğer altı ayda bir aile hekimlerine müracaat etmezler ise verilecek olan temel ödeme yarı yarıya azaltılmaktadır ve kişilerin sorumluluğunda bulunan hekime müracaat etmemesinin cezası aile hekimlerine kesilmektedir. Burada son altı ayda aile hekimine müracaat etmesi şartının bilimsel bir alt yapısı bulunmamaktadır. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün yayınlamış olduğu “Periyodik Muayene Rehberi” ne göre 18 yaş üzeri erişkinlerin yılda bir kez periyodik muayene yaptırmaları önerilmektedir. Dünya Aile Hekimleri Birliğinin rehberlerinde de 18-40 yaş arası sağlıklı kişilerde yıllık periyodik muayene önerilmektedir. Sağlıklı bir üniversite öğrencisinin herhangi bir şikayeti yok iken yirmili yaşlarda her altı ayda bir aile hekimini ziyaret etme zorunluluğunun getirilmesi ve aile hekimine gelmediği takdirde aile hekiminin alacağı teşvik ücretin %50 oranında düşürülmesinin anlamsızlığı bu tepkilerde asıl rol oynamaktadır. Kaldı ki hekimin takip etmesi gereken kişi sayısının 3500’ e indirilmesi pozitif bir durum iken 6 aylık periyotlar ile bu kişilerin aile hekimlerini ziyaret etmelerin istenmesi mevcut poliklinik yüküne günlük ortalama 26 kişinin eklenmesi anlamına gelmektedir. Bu durum ise aile hekimlerinin iş yükünün daha da artması anlamına gelmektedir. Diğer yandan “TELETIP” uygulaması bu karar ile daha da kullanılacak ve mobil muayene gelişecektir. Yönetmeliğin eleştirilen ana maddeleri burada ele alındı. Aile hekimlerinin tekrar grev kararı almış olmaları ve bu defa 5 gün yani bu hafta tüm olarak grev yapmaları, toplumdaki aile hekimlerinin hak arayışındaki olumlu bakışı yerini olumsuz bakışa çevirmektedir. “Ne istiyorlarmış” sorusunun cevabı maddi olmaktan öteye geçmiyor algısı oluşmaktadır. Bu durum aile hekimlerinin, yönetmeliğin içeriğini ve bu yönetmelik ile halkın zarar görmesi (rahat reçete yazamama vb.) ihtimal durumlarının iyi anlatılamadığı ortaya çıkmaktadır. Aile hekimleri konuyu parasal olmaktan çıkarıp anlayış ve kendi sorumluluğu olmayan durumlarda yaptırım uygulanmasını anlatması daha doğru olacaktır. Bununla beraber sık grev yapmak greve yüklenen anlamı azaltacaktır. Uzun süre grev yapmak ise toplumda tepki ile karşılanacak ve anlatılmak istenen durum anlaşılmayacaktır. Aile hekimlerinin toplu iş bırakma eyleminde sistem işleyişinin majör bir tıkanıklığa uğramadığı görülmektedir. Bu durum, idare ile aile hekimlerinin arasının daha da açılmasına yol açacak ve idarenin aile hekimliği uygulamasına bakışını tekrar tekrar sorgulatabilir. Ancak, her ne olursa olsun aile hekimliği uygulamasının getirdiği pozitif kazanımlardan ve sistemin sorunlarının ana çözüm yeri olan aile hekimliğinden vazgeçmemek gerekir. Yapılacak düzenlemelerde sahada çalışanlar ve paydaşlar ile istişare ederek ortak aklı öne çıkarmak, alınacak kararların uygulanabilirliğini artıracaktır.
Şehy Edebalinin nasihatini hatırlayalım: Ey oğul, artık Bey’sin! Bundan sonra Öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, hoşgörmek sana. Anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Haksızlık bize, bağışlamak sana...