Pandeminin ardından birçok vatandaş, devlet hastanelerinden randevu almakta zorluk yaşamaya başladı. Bazen hiç randevu alınamazken alınan randevular ise aylar sonrasına veriliyor. Randevuların çok ileri tarihe verilmesinin nedeni ortaya çıktı. İşte, randevuların aylar sonrasına verilmesinin nedeni...
Türkiye, kişi başına düşen tıbbi cihaz sayısında gelişmiş ülkelere göre geride kalırken, son 5 yılda bu sayıda yüzde 40 gibi önemli bir düşüş söz konusu.
Ülkemizde 1 milyon kişiye düşen bilgisayarlı tomografi cihazının sayısı 15. Yine 1 milyon kişiye düşen MR cihazlarının sayısı 11. Avrupa Radyoloji Kongresi'nde yetkililerle sistemin bugünkü yapısını konuştuk. Buna göre halen Türkiye, 38 OECD ülkesi arasında kişi başına düşen sağlık harcaması ve sağlık harcamasının GSYH’ye oranı sıralamalarında 37. sırada, yani neredeyse en sonda.
Dünya gazetesinden Özlem Ermiş Beyhan'ın haberine göre, Türkiye'de kişi başına tıbbi cihaz harcaması 23 dolar seviyesinde. Burada da çok gerideyiz. Bugün MR ve tomografi için aylar sonrasına randevu alabilen hastaların yaşadığı sıkıntının ardında, işte bu rakamlar var; ancak bir gerçek daha var ki o da Türkiye gereksiz ya da teknik deyimle 'uygun gerekçelendirilmemiş' MR ve tomografi çekiminde dünyada ilk sıralarda yer alan ülkelerden biri.
HASTANE RANDEVUSU NEDEN AYLAR SONRASINA VERİLİYOR?
Ancak bir yandan da bazı hastanelerde en gelişmiş cihazlarla çok sayıda hasta görüntüleme hizmetine erişebiliyor. Bir yandan çok sayıda çekim yapılırken hatta gereksiz çekimlerin yapıldığı eleştirisi söz konusu iken, diğer yandan gerçekten görüntülemeye acil ihtiyacı olan hastaların randevu bulamamasının ardında Türkiye'deki sistemin farklı yapısı yatıyor:
- Türkiye'de büyük devlet hastanelerinin hemen hemen tamamının görüntüleme birimi özel girişimlere ihale edilmiş durumda; yani kamu için bu görüntüleme birimlerini özel girişimler işletiyor, hasta başına devletten bir ödeme tahsil ediyor.
- İhaleler, hasta başına en düşük fiyat teklifi verene gittiği için, ihaleyi alan cihaz bedelini çıkartabilmek için çekim sayısını maksimum düzeye çıkarıyor.
- Avrupa'da görüntüleme hizmetine ulaşmak çok zor ve pahalı iken, Türkiye bu sistemin bir getirisi olarak bu açıdan çok daha iyi durumda.
- Ancak devlet hastanelerinde doktorların bir hasta muayenesine ayırabilecekleri süre çok kısıtlı ve herhangi bir hata olmaması adına görüntülemenin desteğini kullanmak doktor için kurtarıcı oluyor. Ancak böylece görüntülemede yoğunluk da artıyor.
- Merkezi konumdaki devlet hastanelerinde, en gelişmiş ülkelerde bulunan en teknolojik cihazlar yer alıyor; bu cihazlar da en efektif şekilde işletilmek için çok yoğun biçimde çalıştırılıyor ancak yine de hastalara yetmiyor.
- Hastalar artık hangi devlet hastanesinde hangi cihaz var, onu araştırıp tercihini buna göre yapmaya başlıyor.
- Büyük şehirlerin aksine küçük şehirde MR ve tomografiye ulaşmak çok mümkün olmuyor. Bu nedenle küçük kentlerden görüntüleme için büyük şehir hastanelerine gelenlerin sayısı çok artmış durumda.
- Türkiye'de halen yapılan görüntülemeleri okuyacak radyoloji doktorlarının sayısında önemli bir eksiklik var. Bu düşüşün yarattığı sorunu çözebilmek için çok kısa sürede asistan sayısını birkaç kat artırmak da kalite sorunu yaratıyor.
- Bu durum, özel görüntüleme merkezlerinde yoğunluğun artmasına, hastaların maddi ve manevi olarak sıkıntı yaşamasına neden olabiliyor.
ALZEIMER VAKALARI YÜZDE 100 ARTACAK
Bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye'de nüfusun dünya ortalaması paralelinde hızla yaşlanması, görüntüleme sistemlerinin önemini daha da artırıyor. Bugün Avrupa'da her iki ölüm nedeninden birisini kardiyovasküler ve nörovasküler hastalıklar oluşturuyor.
Düşük ve orta gelirli ülkelerde ise her dört ölümden üçü bu hastalıklardan kaynaklanıyor. Avrupa'da 2050 yılına kadar Alzheimer vakalarında yüzde 100'ün üzerinde artış öngörülüyor. 1990'dan bu yana parkinson vakalarında yüzde 72'lik artış yaşandı.
Yapılan araştırmalara göre 19,2 milyon olan yeni kanser vaka sayısı yüzde 65 artarak 2040'ta yılda 30,2 milyona çıkacak. Kronik hastalık ölümlerinin 2020'den 2030'a kadar 41 milyondan 52 milyona çıkması öngörülüyor. Bu gelişmenin itici güçleri arasında yaşlanma, hızlı plansız kentleşme ve sağlıksız yaşam tarzlarının küreselleşmesi gösteriliyor.
HELYUMSUZ SÜRDÜRÜLEBİLİR CİHAZ GELİŞTİRİLDİ
Sağlık giderek teknoloji ile iç içe geçiyor, görüntüleme sistemlerinde itici gücü inovasyonlar oluşturuyor.
Görüntülemede en yeni teknolojilerin sergilendiği Avrupa Radyoloji Kongresi'nde görüştüğümüz Siemens Healthineers Türkiye Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Enis Sonemel, sağlık hizmetlerine erişimi olmayan topluluklar için sağlık hizmetlerini uygun fiyatlı ve erişilebilir kılmak üzere yenilikçi çözümler sunduklarını söyledi. Sonemel, şirketin imza attığı yeniliklere dair şu bilgileri verdi:
"Siemens Healthineers tarafından geliştirilen yeni teknolojiler, görüntülemenin hastalar için daha erişilebilir olmasını sağlıyor. Siemens Healthineers'ın şimdiye kadar ürettiği en küçük ve en hafif tüm vücut tarayıcısı olma özelliği taşıyan cihazı, dünyanın ilk 80 cm'lik çapına sahip cihazı olarak klostrofobik, kilolu ve pediyatrik hasta gruplarına üst düzey konfor sunuyor. Bu cihaz, önümüzdeki aylarda ülkemizde de hizmet vermeye başlayacak. High-V MRI adı verilen platformla MR görüntülemede yeni bir kulvar açılıyor.
Bu yeni MR sistemleri ayrıca, daha az enerji ve sadece 0.7L helyum kullanarak radyolojinin karbon ayak izini azaltarak, sürdürülebilir özelliğiyle radyolojinin iklim değişikliği üzerindeki etkisini azaltıyor. Hafif ve küçük yapısı, yapay zeka ve sürdürülebilir özellikleriyle, hasta konforu ve yüksek görüntü kalitesini birleştiren bu MR sistemlerinin yakın gelecekte, ülkemizde nüfusu yüksek ancak büyük sağlık merkezlerine uzak olan bazı ilçelerde sağlığa erişimi artırmak üzere kullanılması planlanıyor."
DİJİTAL İKİZ SİSTEMİ GELİYOR
Şirketin son yıllarda en dikkat çekici inovasyonlarından biri de 'Dijital İkiz' hizmeti. Siemens Healthineers Türkiye Genel Müdürü Enis Sonemel, yeni teknolojilerini şöyle anlattı:
"Dijital İkiz sistemi, kişiselleştirilmiş sağlık hizmeti ile bireye doğru zamanda, doğru tedaviyi sunmanın mümkün olacağı bir geleceğe işaret ediyor.
Bu sayede doğumdan itibaren toplanmaya başlayan sağlık verilerinin fizyolojik ve dijital bir model olarak kişiyi hayatı boyunca takip edebilecek olması, sağlıkta yeni bir dönemin habercisi. Siemens Healthineers tarafından geliştirilen photon-counting teknolojisi de bilgisayarlı tomografide çığır açacak bir yeniliği temsil ediyor. Bu yeni teknoloji ile aynı zamanda, hastaların maruz kaldığı radyasyon dozunun azaltılması ve daha az kontrast madde kullanımı hedefleniyor.
Bir diğer yeni teknoloji ise Cinematic Reality uygulaması. Bu teknoloji ile iki boyutlu bilgisayarlı tomografi görüntüleri yapay zeka yardımıyla gerçekçi üç boyutlu görüntülere dönüşebiliyor. Böylece sağlık profesyonelleri, 3 boyutlu hologramları görebiliyor ve görüntülerle gecikme olmaksızın görüntülerle etkileşime girebiliyor."
"BAZI RAPORLARI MAALESEF HEKİMLER YAZMAYABİLİYOR"
Avrupa Radyoloji Kongresi'nde konuşma imkanı bulduğumuz Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Can Çevikol, radyoloji asistanlarının sayısında son dönemde büyük artış olduğunu, ancak bu durumun eğitim kalitesini düşürdüğünü söyledi. Prof. Dr. Can Çevikol şöyle konuştu:
"Radyolog sayısı eksik kalınca; normalde 300 radyoloji asistanı sisteme girerken son 3 yılda yıllık 1000 asistan sisteme dahil oldu. Cihaz sayısı bu oranda artmadığı için radyolog asistanlarının eğitimi istenen düzeyde olamıyor."
Prof. Dr. Can Çevikol çekim sayısının çok fazla olmasının raporlamada da sorun yarattığını belirterek, raporlamanın da şirketlere ihale edildiğini anlattı. Türk Radyoloji Derneği Başkanı şöyle devam etti:
"Çok fazla tetkik yapıldığı için bazen bir radyoloji doktorunun bir gün içinde 2 bin, 3 bin raporda imzası olduğunu görüyoruz. Fakat bu kadar raporu bir hekimin yazabilmesi mümkün değil. Radyoloji teknikerleri ya da radyoloji öğrencileri gibi yetkin olmayan insanlar bu raporları doktor adına yazabiliyor. Bu da önemli hastalıkların gözden kaçmasına neden olabiliyor. Standardizasyon çok önemli. Şu anda radyoloji, sistemin merkezinde, cihaz sayısı aynı düzeyde iken bu cihazlardan hizmet alan hasta sayısını artırmaya çalışmak halk sağlığı açısından endişe yaratıyor."