Gündem

Her eyleme mobbing demek konuyu sulandırıyor

Anayasa Mahkemesi, Finansbank A.Ş.de bankacı olarak çalışmakta iken 8/4/2015 tarihinde performans düşüklüğü ve verilen hedeflere ulaşamama gerekçesiyle iş akdi feshedilşen başvurucunun psikolojik taciz nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasını haklı bulmadı

personel sağlık

lgililerin çalışma ortamlarında maruz kaldıklarını ileri sürdükleri eylem, işlem ya da ihmallerin psikolojik taciz derecesine ulaşması için kişiliklerinde, mesleki durumlarında veya sağlıklarında zarar ortaya çıkarması ya da ciddi bir zarar tehlikesinin söz konusu olması gerekmektedir. Her şeyden önce söz konusu eylem, işlem ya da ihmallerin ilgililer için çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşarak onların manevi bütünlüklerini tehdit eder boyuta geldiği ortaya konulmalıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce somut başvuruyla benzer nitelikteki başvurularda bu bağlamda değerlendirmeler yapılmıştır.

Somut başvuruya konu edilen eylemlerin 2012 yılında bankaya yeni müdürün atanması ilâ iş akdinin feshedildiği 2015 yılı nisan ayı arasındaki dönemde gerçekleştirildiği iddia edilmektedir. Söz konusu eylemlerin gerçekleştirildiğine ilişkin iddialara yönelik Bölge Adliye Mahkemesince yapılan tespitler ile söz konusu sürecin kısa bir döneme ilişkin olduğu hususu birlikte değerlendirildiğinde, başvurucuya uygulanan eylem ve işlemlerden kaynaklı olarak başvurucunun kişiliğinde, mesleki durumunda ya da sağlığında ortaya çıkmış, çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşmış bir hususun başvurucu tarafından ortaya konulamadığı ve iddialarının soyut kaldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca başvurucu tiroit hastası olması ile gözlerinde sürekli kalıcı iltihaplanma meydana gelmesini çalışma koşullarına bağlamakta ise de mobbinge uğradığını iddia ettiği müdürle çalışma süresinin çok kısa olması karşısında başvurucunun neden ve sonuç iddiası arasında kurduğu nedensellik bağını objektif ve ikna edici şekilde açıkladığı da söylenemeyecektir.

Bu durumda uygulandığı ve psikolojik taciz olduğu iddia edilen eylem ve işlemlerin başvurucunun manevi bütünlüğünü tehdit eder boyutta, çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaştığını söylemenin mümkün olmadığı değerlendirilmektedir. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

(Başvuru Numarası: 2019/26931)
 
Karar Tarihi: 15/11/2023

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, psikolojik taciz nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucunun Finansbank A.Ş.de (Şirket) bankacı olarak çalışmakta iken 8/4/2015 tarihinde performans düşüklüğü ve verilen hedeflere ulaşamama gerekçesiyle iş akdi feshedilmiştir. Başvurucu 5/5/2015 tarihinde İstanbul 17. İş Mahkemesinde (Mahkeme) manevi tazminat davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde özetle, on üç yıllık çalışma sürecinde görevlerini zamanında ve gerektiği gibi yerine getirdiğini, başarılı olduğunu ve görevlerini eksiksiz ve kusursuz yerine getirdiğini belirtmiştir. Başvurucu 2012 yılında atanan müdürü tarafından her türlü manevi baskı ve cebire maruz bırakıldığını, beden ve ruh sağlığının bozulduğunu, tiroit hastası olduğunu, gözlerinde sürekli kalıcı iltihaplanma meydana geldiğini ve nihayetinde performans düşüklüğü bahane gösterilerek haklı ve geçerli bir neden olmaksızın iş akdinin feshedildiğini ifade etmiştir.

3. Şirket 24/6/2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle başvurucunun mahkemeye mobbing iddiasına ilişkin hiçbir delil sunmadığını, ispat külfetini yerine getirmediğini, mobbing iddialarının asılsız olduğunu, başvurucunun açtığı işe iade davasında kabul anlamına gelmemek üzere şirkete geri dönme arzusu içerisinde olmasının tek başına kötü niyetli hareket ettiğini ortaya koyduğunu belirtmiştir. Şirket ayrıca başvurucunun performansının banka bünyesinde oluşturulan Performans Yönetim Sistemi doğrultusunda değerlendirilerek yetersiz bulunduğunu, başvurucunun performans sonuçlarına ilişkin itirazının olmadığını, tiroit hastalığına bankanın neden olduğu konusunda illiyet bağı kurulmasının mümkün olmadığını ifade etmiştir.

4. Mahkeme 2/3/2017 tarihinde manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 7.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ödemesine karar vermiştir. Kararda başvurucunun yıllık izinlerinin gerektiği gibi kullandırılmadığı, başvurucuya verilen işlerin niteliğinin diğer çalışanlara oranla daha ağır olduğu ve aşırı yük altına sokulduğu, değişen iş bitirme zaman aralığından başvurucunun bilgilendirilmediği belirtilmiştir. Kararda ayrıca işverenin işçiyi gözetme, bu anlamda insani varlıklarına ve kişiliğine saygı gösterilmesini sağlama yükümlülüğü ve ayrıca çalışanlar arasında ayrım yapmaktan kaçınmak konusundaki yasal gereklere uygun davranmadığı, başvurucunun çalışma ortamında işyeri yetkilileri tarafından psikolojik baskıya tabi kılındığı vurgulanmıştır.

5. Tarafların istinaf yoluna başvurması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 12/6/2019 tarihinde davalı şirketin kanun yolu başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararda mobbingin varlığının ispat külfetinin başvurucuya ait olduğu, başvurucu tarafından tanık beyanı dışında mobbingin varlığını ortaya koyacak başkaca somut delile dayanılmadığı ve iddianın başkaca yan delillerle desteklenmediği belirtilmiştir. Tanık beyanlarının doğrudan görgüye dayalı olmadığı, tarih, zaman ve şahıs ismi bildirmek suretiyle somutlaştırılmadığı, tanık anlatımlarına göre başvurucunun işyerinde karşılaştığı zorlukların mobbing kapsamında kaldığının söylenemeyeceği ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucunun sağlık sorunları ile geçirdiği rahatsızlıkların işyerinde uğradığı baskıya bağlı stres sonucu ortaya çıktığının başvurucu tarafından ispatlanamadığı, sağlık sorunları ile mobbing iddiası arasında illiyet bağının kurulamadığı, başvurucunun maruz kaldığı "alaylı konuşma"nın neler olduğunun açıklanmadığı, bu durumda mobbing iddiasında bulunan başvurucunun iddiasını ispatlayamadığı vurgulanmıştır.

6. Başvurucu nihai hükmü 6/7/2019 tarihinde tebliğ ettikten sonra 29/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu, şirketin müdürü tarafından kişilik haklarını zedeleyecek tarzda mobbinge uğradığını, Şirketin bunu engelleyecek mekanizma oluşturmadığını, keyfî olarak düzenlenen performans ve davranış notları gerekçe gösterilerek iş akdine son verildiğini, ruh sağlığının bozulduğunu ve strese bağlı göz sorunları yaşadığını ifade etmiştir. Başvurucu psikolojik tacize maruz kalması nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararlarının ilgili mahkemelerce giderilmediğini belirterek maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Başvuru, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmiştir.

10. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Sözleşme'nin 8. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).

11. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, her somut olayın kendi bütünlüğü içinde değerlendirilmesi koşuluyla bireylerin çalışma ortamlarında maruz kaldıklarını ileri sürdükleri eylem, işlem ya da ihmallerin psikolojik taciz derecesine ulaşması için birtakım unsurların aranması gerektiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanan yayın ve raporlar da dikkate alındığında muamelelerin psikolojik taciz olarak vasıflandırılabilmesi için;

i. İşyeri ile ilgili olarak işyerindeki yöneticiler ve/veya diğer çalışanlar tarafından gerçekleştirilmesi ya da bu tür müdahalelere göz yumulması,

ii. Süreklilik arz edecek şekilde tekrarlanması, keyfîlik içermesi, sistemli ve kasıtlı olması, yıldırma ve dışlama amacı taşıması,

iii. Mağdurun kişiliğinde, mesleki durumunda veya sağlığında zarar ortaya çıkaran ya da ciddi bir zarar tehlikesi içermesi gerekir (Mehmet Bayrakcı, B. No: 2014/8715, 5/4/2018, § 69; Ebru Bilgin [GK], B. No: 2014/7998, 19/7/2018, § 80; Türkan Aydoğmuş, B. No: 2018/19000, 12/1/2022, § 27).

12. Muamelelerin neden olduğu sonuçların boyutu mağdurun konumuna, muamelelerin süresine, sıklığına, kim ya da kimler tarafından gerçekleştirildiğine, mağdurun cinsiyetine, yaşına ve sağlık durumuna kadar birçok faktöre göre değişebilmektedir (Mehmet Bayrakcı, § 70; Ebru Bilgin § 81; Türkan Aydoğmuş, § 28).

13. Somut olayda başvurucunun performansının banka bünyesinde oluşturulan Performans Yönetim Sistemi doğrultusunda değerlendirilerek yetersiz bulunması nedeniyle iş akdi feshedilmiştir. Başvurucu on üç yılı aşkın bir süredir çalıştığı bankaya 2012 yılında atanan yeni müdür tarafından işitme engelinin alay konusu yapılması, yıllık izinlerin sınırlı sürelerle kullandırılması, strese bağlı ortaya çıkan sağlık sorunlarına ilişkin tedavi olabilme imkânı tanınmaması gibi birtakım psikolojik taciz uygulamalarıyla karşı karşıya kaldığını belirtmiştir.

14. İlk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü kararını kaldıran Bölge İdare Mahkemesince ileri sürülen hususlarla ilgili değerlendirme yapılarak başvurucunun sistematik olarak ve yıldırma amaçlı psikolojik tacize maruz bırakıldığı hususunun ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

15. Yukarıda ifade edildiği üzere ilgililerin çalışma ortamlarında maruz kaldıklarını ileri sürdükleri eylem, işlem ya da ihmallerin psikolojik taciz derecesine ulaşması için kişiliklerinde, mesleki durumlarında veya sağlıklarında zarar ortaya çıkarması ya da ciddi bir zarar tehlikesinin söz konusu olması gerekmektedir. Her şeyden önce söz konusu eylem, işlem ya da ihmallerin ilgililer için çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşarak onların manevi bütünlüklerini tehdit eder boyuta geldiği ortaya konulmalıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce somut başvuruyla benzer nitelikteki başvurularda bu bağlamda değerlendirmeler yapılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Türkan Aydoğmuş, §§ 35, 36).

16. Somut başvuruya konu edilen eylemlerin 2012 yılında bankaya yeni müdürün atanması ilâ iş akdinin feshedildiği 2015 yılı nisan ayı arasındaki dönemde gerçekleştirildiği iddia edilmektedir. Söz konusu eylemlerin gerçekleştirildiğine ilişkin iddialara yönelik Bölge Adliye Mahkemesince yapılan tespitler ile söz konusu sürecin kısa bir döneme ilişkin olduğu hususu birlikte değerlendirildiğinde, başvurucuya uygulanan eylem ve işlemlerden kaynaklı olarak başvurucunun kişiliğinde, mesleki durumunda ya da sağlığında ortaya çıkmış, çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşmış bir hususun başvurucu tarafından ortaya konulamadığı ve iddialarının soyut kaldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca başvurucu tiroit hastası olması ile gözlerinde sürekli kalıcı iltihaplanma meydana gelmesini çalışma koşullarına bağlamakta ise de mobbinge uğradığını iddia ettiği müdürle çalışma süresinin çok kısa olması karşısında başvurucunun neden ve sonuç iddiası arasında kurduğu nedensellik bağını objektif ve ikna edici şekilde açıkladığı da söylenemeyecektir.

17. Bu durumda uygulandığı ve psikolojik taciz olduğu iddia edilen eylem ve işlemlerin başvurucunun manevi bütünlüğünü tehdit eder boyutta, çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaştığını söylemenin mümkün olmadığı değerlendirilmektedir. Ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da bu bağlamda bir değerlendirme yapılarak manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Neticede Bölge Adliye Mahkemesince somut olayın başvurucunun maddi ve manevi varlığı üzerindeki etkilerinin tartışıldığı ve verilen kararın bu yönde ilgili ve yeterli gerekçe içerdiği sonucuna varılmıştır.

18. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Engin YILDIRIM'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 15/11/2023 tarihinde karar verildi.