Hâkimler sadece Berlin’de değil Ankara’da da var. Bağımsız Yargı, Büyük Türk Milleti adına son sözünü söyledi.


Sendikanın kurucu üyesi Yıldırım DEMİRCİ;  haklılığını, samimiyetini, teşkilatçılığını ve dava adamlığını İstinaf Kararı ile taçlandırdı.

Bu Karar; sendikayı Ali Babanın Çiftliği gibi görenlerin üyesine parmak sallayarak hizaya getirebileceğini zanneden bir avuç vesayetçi ve rantçı jakoben zihniyete gösterilen kırmızı kart olup; korkutulan, sindirilen, baskılanan ve susturulan yüzbinlerce üyeye düşüncesini ifade edebilme cesareti kazandırdı.

Sanal kişilik A. Tanıl Karakuş adı ile 28.12.2023 tarihinde bazı internet sitelerinde yayımlanan ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa göre suç teşkil eden ve ananelerimize göre de necis olan yazıda; “Mahkeme kararının hükmü kâğıt üzerinde” sözleriyle yargı kararını tanımadığı gibi adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs niteliği taşıyan “Üst mahkemede kaybettiğinde ne yapacağı şimdiden belli” kodlanan sözlerle gerçek isimle yazmaktan imtina eden bazı sendikacı görünümlü zavallılar, Anayasamızın 9. Maddesinde Türk Milleti adına Mahkemelere tanınan yargı yetkisinin kendilerinde olduklarını zannediyorlar. 

Sağlık Bakanlığı Doktor Atamaları Danıştay'a Taşındı Sağlık Bakanlığı Doktor Atamaları Danıştay'a Taşındı

Yazının diğer bölümlerini ise iki nedenden dolayı burada alıntılamıyoruz; Birincisi adam diye ortalıkta görünen gerçek bir kişi yok. İkincisi ise teşkilatımızın vakarına ve edebimize uymayan seviyesiz, aşağılık ve çirkin ifadeleri, çok değerli üyelerimize ve kamuoyuna olan saygımızdan dolayı.

Teşkilat buluşmalarında dava, soylu ve kutsal kavramları etrafında salonlarda coşanlar varken niçin sanal kişilik kullanırlar? Bir milyon üyenin gücü ile Kuşadası’nın zirvesinde 3-5 tane sendikacının zenginliğine zenginlik katacak lüks villa yaptırmayı akledenler varken niçin sanal kişilik kullanırlar? “Pazartesinden pazartesine” yazıları ile gündemi tutanlar varken niçin sanal kişilik kullanırlar?

Bu istinaf kararı ile birlikte sendika yeni bir döneme girmiş bulunmaktadır. Hiçbir sendika yöneticisi, sendikayı rant ve zenginleşme aracına dönüştüremeyecek. Hiçbir sendika yöneticisi, temsil ettiği kitleden kopuk konforlu ve şatafatlı sendikal saltanatlıklarını eskisi gibi rahat sürdüremeyecek. Hiçbir sendika yönetici, sendikanın örgütsel gücünü üyenin üzerinde baskı ve tehdit unsuru olarak kullanamayacak. Hiçbir sendika yöneticisi, üyesine bir düşünceyi veya bir tercihte bulunmayı empoze edemeyecek. Hiçbir sendika yöneticisi, kendisi gibi düşünmediği için üyesini ötekileştiremeyecek. Hiçbir sendika yöneticisi, çıkar ve menfaatine göre “Ben yaptım oldubitti.” anlayışıyla keyfi kararlar alamayacak. Kısaca; “Herkes benim parmağımın ucuna bakacak. Aksi takdirde zamanı geldiğinde değirmen taşı gibi öğütürüm.” dönemi kapandı.

Pekâlâ, yeni dönemde bizleri neler bekliyor? Amerika’yı yeniden keşfedecek değiliz. Sadece ve sadece Tüzüğümüzün 3. maddesinde: “Her türlü oligarşiye ve vesayet rejimine karşı çıkarak, katılımcı demokrasinin yerleştiği, düşünce ve kanaat özgürlüğü gerçek anlamda teminat altına alındığı, bireylerin ve üyelerin tercihlerinin önemsendiği, özgür bireyin gerçek anlamda var olma ve düşünce üretip teklifler sunma hak ve imkânlarının hayata geçirildiği, kimsenin ötekileştirilmediği, farklılıkların zenginlik olarak kabul edildiği,” ifadeleriyle belirtilen sendikamızın amaçlarının hayata geçirilmesi kâfidir.  
Hz. Ömer (r.a.) bir gün hutbede cemaate: “Ben haktan ayrılırsam ne yaparsınız“ diye seslenmişti de cemaat içinden bir sahabe kalkarak: “Seni kılıcımla düzeltirim ya Ömer!” demişti. Bunu duyan Hz. Ömer (r.a.) ellerini açarak; “Ya Rabbi! Sana şükürler olsun ki ben senden gaflete düşersem, senin adaletinden ayrılırsam, beni kılıcıyla doğrultacak cemaate sahibim” diye şükretmişti. 

Yanlış yaptığında kılıçla düzeltilmeyi şükür sebebi sayan anlayıştır; Sendikamızı soylu yapan. İşte bunun içindir ki Rahmetli Kurucu Genel Başkanımız Akif İnan, insanlar düşüncelerinden dolayı ayrı muamelelere tabi tutulmaması gerektiğini söyleyerek sendikamızın en temel ilkesini düşünce ve ifade özgürlüğü olarak belirlemiştir. 

Emek mücadelemizi özgürlük mücadelemizden hiç ayırmadık diyenler; üyesi, sendikanın kuruluş değerlerine aykırı olan bazı uygulamaları yapıcı ve seviyeli eleştirdi ve öneri sundu diye, üyelerin aidatlarıyla maaşları ödenen avukatları üyesinin karşısına çıkararak mahkeme kapılarında sürüm sürüm süründürenler bu soylu dava hareketin başkanlığına layık değillerdir. Sözlerimizi sözlerin en güzeli ile bitirelim; “Uyarı amaçlı eleştirilere açık olmayanlar ve nasihatleri sevmeyenlerde hayır yoktur.” (el-A’râf,79)


           Yıldırım DEMİRCİ

Kaynak: rss