Gündem

Prof. Dr. Dağlı: Ateşli çocuğa ilacını verip okula göndermeyin

Pandemide mesafeyi ve korunmayı öğrenmiştik. Koronavirüsten sakınırken benzer yolla bulaşan başka enfeksiyon etkenlerini de engelliyorduk. Ama virüsün etkisi azalınca eski alışkanlıklarımıza geri döndük. Malum kış, kapalı, havasız ve kalabalık alanlarda daha çok zaman geçiriyoruz. Bu ortamlar solunum yolu enfeksiyonlarının yayılımını kolaylaştırıyor.

‘Mikropların işgali altındayız

Hastalıkların beklendiğinden ağır seyrettiğini belirten Dağlı şöyle konuştu: “Mikropların işgali altındayız. İnfluenza A ve B (grip virüsleri), respiratuar sinsityal virus (RSV), covid ve beta-hemolitik streptokok (beta) çocuklara saldırıya geçmiş gibi. Maalesef bu sene, her seneden biraz daha farklı. Her yıl okulların açılmasıyla çocuklar birbirlerine mikropları bulaştırırlardı ama kontrol edilebilirdi. Aralık başında birden bire mikropların hem cinsleri hem de şiddetleri değişti.”

‘Okul yöneticileri ateşli çocuğu okula almasın

Ailelerin bu sene çocuklarını hastayken de okula göndermekte ısrarcı olduğunu anlatan Dağlı, şöyle devam etti: “Hatta bazen biz hekimler, anne babalarla çatışıyoruz. 38.6 derece ateşi olan bir çocuğun annesi, test sonucunu beklenmeden, bulaştırıcı olma ihtimali varken ‘yarın okula göndereceğim’ diye tutturabiliyor. ‘Bizim okul böyle. Hepsi ateşli geliyorlar’ diyor. Dağılımı durdurmak, bulaş zincirini kırmak için hasta olduğumuz zaman işe gitmemeli, çocukları okullara göndermemeliyiz. Hasta çocuk okulda mikrobu saçmaya devam ediyor. Okullar ateşli, hasta, elinde ilacıyla gelen çocukları almamalı. Gerekiyorsa test istemeli. Bu hepimizin sağlığı için gerekli. Öğretmenler ve okul idarecileri velilerle baş edemiyorlar. Velileri mutsuz etmekten de çekiniyorlar herhalde.”

‘Varolan aşı ve tedaviler de gerektiği gibi kullanılmıyor

Bütün dünyada enfeksiyonlarda benzer yaygınlığın yaşandığını anlatan Dağlı, bunun ülkelerin aşı ve tedavileri kullanmamasıyla da ilgili olduğunu düşünüyor. Türkiye’deki artışın ayrıca, toplumcu değil, bireysel davranmaktan kaynaklandığını söyledi.

Dağlının aktardığına göre, ABD’de sağlık otoriteleri gribin aşısı varken, teşhisi ve tedavisi mümkünken bunların hiçbirinin kullanılmayıp, enfeksiyonun yayılımını devam ettirmenin ‘vicdansızlık‘ olduğunu düşünüyor.  Dağlı, “Pandemi bütün dünyayı, milletleri o kadar yordu ki daha fazla aşı ve ilaçla uğraşmak istemiyorlar. Yeni hastalıkları karşılaşıldığında tepki gösterip, yapmaları gerekenlerden uzak duruyorlar. Bu nedenle de enfeksiyonlardan korunmaya çalışmıyoruz bence” dedi. Dağlı salgın devam ettiği sürece grip aşısının yapılabileceğini söyledi.

RSV’nin etkisi yıllarca sürebiliyor

Yakın zamana kadar en fazla enfeksiyon yapan RSV sırasını grip virüslerine bırakmak üzere. RSV’nin yeni ruhsat alan bir aşısı var ancak çok kısıtlı sayıda erişkin ve riskli küçük yaş grubundakiler için üretiliyor. RSV uğraşılması ve tedavisi zor bir hastalık. Alt solunum yollarını da tutuyor. Prematüre bebeklerle, alerjisi olan çocukları çok etkiliyor. Dağlı, “Solunum sisteminin en alt kısmına kadar inebilen RSV, şiddetli zatürre ve bronşiolite yol açıyor. Arkasından sekel bırakabiliyor. Çocuk hastalığı atlatsa, mikrobu bitse bile bir süre (bazı çalışmalara göre birkaç sene) solunum sistemindeki aşırı duyarlılık devam ediyor” dedi.

Betanın tanı ve tedavisi atlanmamalı

Halk arasında beta olarak bilinen beta-hemolitik streptokok bakterisinin yol açtığı enfeksiyonları sık gördüklerini belirten Dağlı, bunun erken tanı ve tedavisinin önemli olduğunu hatırlattı. Boğazdan kültür alınması veya sürüntü testinin yapılmasıyla bakterinin kolayca saptanabileceğini ve uygun antibiyotikle tedavi edilebildiğini söyleyen Dağlı şöyle devam etti: “Bazı aileler bu testleri yaptırmaktan geri duruyor nedense. ‘Ne olacak, ayaktan geçirsin’ diyorlar. Beta 30 yıl kadar önce kalp romatizmaları, böbrek iltihapları gibi komplikasyon yapan ve çok ağır sonuçlara yol açan bir bakteri. O günler unutulduğu için bu kadar keyfi davranılıyor. Asistanlık yıllarımda, çocuklardaki kalp ameliyatlarının neredeyse üçte biri betanın bozduğu kalp kapakçıklarının tamiratına yönelikti. Erken teşhis ve tedavisi hala çok önemli.”

Sağlık Bakanlığı verileri

Sağlık Bakanlığı 49’uncu Hafta (4-10 Aralık) İnfluenza (Grip) Sürveyans Raporuna göre, aile hekimlerine grip (influenza) benzeri hastalık belirtileriyle semptomları ile ayaktan başvuran hastalardanalınan 153 solunum yolu numunesinde 9 (yüzde 5,9) grip virüsü (6 tiplendirilmeyen influenza A, 3 influenza A(H1N1)), 36 (yüzde 23,5) diğer solunum yolu virüsleri (DSYV), 1 (yüzde 0,7) influenza ve diğer DSYV ikincil enfeksiyonu tespit edildi. Bu 36 DSYV’nin yüzde 27,8’ini rhinovirus, yüzde 22,2’sini respiratuar sinsityal virus (RSV), yüzde 16,7’sini human coronavirus (üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan diğer solunum yolu virüsü, COVID-19’a yol açan SARS-CoV-2 virüsü ile karıştırılmamalı) oluşturuyor.

Belirlenmiş hastanelere aynı hafta ağır akut solunum yolu nedeni ile yatan hastalardan 112 solunum yolu numunesinde 2 (yüzde 1,8) influenza virüsü (1 tiplendirilmeyen influenza A, 1 influenza A(H3N2)], 39 (yüzde 34,8) DSYV tespit edildi. 39 DSYV’nin yüzde 61,5’ini RSV oluşturdu.

Belirlenmiş hastanelere influenza benzeri hastalık belirtileriyle ayaktan başvuran hastalardan alınan 6 solunum yolu numunesinde influenza virüsü tespit edilmedi. Ancak 1 (yüzde 16,7) DSYV bulundu.

2023/40. ve 2023/49. haftalar arasında çalışılan 1373 numunede 25 (yüzde 1,8) influenza virüsü (13 tiplendirilmeyen influenza A, 6 influenza A(H1N1), 2 influenza A(H3N2), 4 influenza B) 360 (yüzde 26,2) DSYV, 3 (yüzde 0,2) influenza ve DSYV ikincil enfeksiyonu tespit edildi. 360 DSYV’nin yüzde 41,7’sini rhinovirus, yüzde 28,3’ünü human coronavirus oluşturdu.