Bolu'da içme suyundan zehirlenmeyle ilgili yargılama başladı.

Olaya ilişkin ilk duruşma, bugün Bolu 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. Duruşmaya tutuksuz sanıklar Yuva köyü muhtarı M.E., Bolu İl Özel İdaresi Su ve Kanal Hizmetleri Müdürü M.A.A., Bolu İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Müdürü Ü.B. ve İl Sağlık Müdürlüğü'nde görevli hemşire B.K. ile hayatını kaybeden Eyüp Ertem’in ailesi ve 7 aylık hamiyleyken zehirlenen, erken doğum yapmak zorunda kalan Tuğba Karadağ ve diğer müştekiler hazır bulundu.

Sanık Hemşire F.İ. ise duruşmaya katılmadı.

Duruşmada sanıklardan muhtar M.E., köyün su sıkıntısı yaşadığı için sondaj kuyusu açtıklarını belirterek, “Benim kesinlikle klor cihazını devre dışı bırakmam, klorlama yapmamak ve temizliği yapmamak gibi bir eksikliğim yok. Önceki aylardaki analizlerin sonuçlarına bakıldığında suyun temizliği görülüyor. Ben olayın yağmur yağışları nedeniyle olduğunu düşünüyorum. Depoların eski olması nedeniyle derinlemesine temizlik yapılması mümkün değil. Hem de bu temizlik bizi aşmakta. Depo temizliğini de yüzeysel olarak belirli dönemlerde yapardık. Benim klor cihazının takibini yapmamak, dışarıdan şebeke suyuna su karıştırmakla ilgili idari mercileri durumdan haberdar etmemek gibi durum söz konusu değil. Klor cihazının kullanımıyla ilgili teknik bir eğitimimi yok. Ayrıca su deposunun temizliği konusunda eğitim ya da seminer almadım." dedi.

Yolu kapatıp ambulansa yol vermedi Yolu kapatıp ambulansa yol vermedi

"BENİM BİR SORUMLULUĞUM YOK"

Sanıklardan İl Özel İdaresi Su ve Kanal Hizmetleri Müdürü M.A.A. da su deposuna dışarıdan müdahale edildiğini öne sürdü. M.A.A., köydeki kaçak yıkama tesisi altından, köyün su borularının geçtiğini ve depoya dışarıdan bir müdahale olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

"Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Bizim görevimiz yönergeyle belirlenmektedir. Benim belirlenen su depolarının temizliğini takip etme sorumluluğum bulunmuyor. 12 Aralık 2021 tarihinden beri İl Özel İdaresi Su ve Kanal İdaresi Müdürü olarak görev yürütmekteyim. Benim görevim proje, etüt ve inşaat işlerini denetlemek. Zehirlenme vakalarından 10 gün sonra Valinin teklifi ile depoların temizliği ve takibi konusunda ayı bir birim kurulması ve 9 personelin görevlendirilmesine ilişkin idari tasarrufta bulunuldu. Bu idari karar, olay öncesi itibariyle benim bir sorumluluğumun bulunmadığının göstergesi. Su depolarının temizliği ve takibiyle ilgili 2015 yılından bu yana 4 toplantı yapıldı. Son 2019’da yapıldı. Depoların yılda 2 kez temizlenmesi ve buna ilişkin tutanakların ilgili mercilere gönderilmesine oy birliğiyle karar alındı. Ancak kararların hiç birinin uygulanmadığı aşikar. E- Coli bakterisini enfekte etmeden coli basiline dönüşme ihtimali yok. Diğer mahallerde olay yaşanmaması içme suyu tesisine müdahale yapıldığının teknik olarak göstergesidir. 21 Haziran tarihli analiz sonucu bize iletilmedi. Biz sonuçlardan, olaydan sonra, 20 Temmuz itibarıyla haber aldık. Numune analiz sonuçları deponun yaz ayında kirlendiğini gösterir."

"SONUÇLARI DOĞRUDAN GÖNDERME YÜKÜMLÜLÜĞÜM BULUNMUYOR"

Bolu İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Müdürü Ü.B. de suçlamaları reddederek, "Burada en önemli husus analiz sonuçlarının benim ekranıma düştüğü anda sistem çerçevesinde, İl Özel İdaresi bünyesinde görevlendirilen kişilerin ekranına da düştüğüdür. Görevli kişiler sistemden sonuçlar için girseler sonuçları görecekler. Benim sonuçları doğrudan gönderme yükümlülüğüm bulunmuyor." dedi.

"BİLDİRİM GELMEDİĞİ İÇİN SİSTEME GİRİŞ YAPMADIM"

'Görevi kötüye kullanma' suçundan yargılanan İl Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalık Surveyans ve Erken Uyarı Sistemi'nde (İZCİ) görevli hemşire B.K., sisteme, sadece sahadan uyarı geldiğinde girdiklerini belirterek, “Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. 13- 14 Temmuz’da nöbetçi olduğum doğrudur. İZCİ sisteminin kullanılması ve takibiyle ilgili teknik eğitim almadım. Bize söylenen sahadan bildirim geldiği zaman sisteme giriş yapmamız yönündeydi. Sisteme nöbetçi olduğum süre zarfında girip, takip söz konusu değildir. Sahadan bildirim gelmeden sisteme giriş yapılmazdı. 1 Ağustos tarihli yazıda, sabah 09.00 ve öğleden sonra 16.00’da sisteme giriş yapıp, sonuçların çıktısını alıp, ilgili birim amirine imzalatıp, arşivlenmesinden bahsedildi. Sahadan bildirim gelmediği için sisteme giriş yapmadım.” ifadelerini kullandı.

Olayda ölen Eyüp Ertem’in 3 çocuğu ve eşi, davaya katılma talebiyle şikayetçi oldu. Zehirlenme durumu gerçekleştiğinde 7 aylık hamile olan Tuğba Karadağ da şikayetçi olduğunu belirtti. Zehirlenme nedeniyle kızının erken doğduğunu ve 2 ay yoğun bakımda kaldığını ve sonrasında da epilepsi teşhisi konduğunu belirten Karadağ da şikayetçi olduğunu söyledi. Duruşmada 4 müşteki ise şikayetini geri çektiğini bildirdi. Duruşmaya ara verildi. Duruşmanın devamında avukatların savunma yapması bekleniyor. 

NE OLMUŞTU? 

Merkeze bağlı Yuva köyünde 2022 yılının Temmuz ayında, Kurban Bayramı sonrası su kaynaklı zehirlenmeler başladı. 148 kişi farklı zamanlarda ishal, kusma ve bulantı şikayetleriyle hastaneye başvurdu. Kurban Bayramı için misafir olarak gittiği köyde suyla yıkadığı meyveleri yediği için fenalaşan Eyüp Ertem (49) hayatını kaybetti.

Eyüp Ertem'in, E. Coli enfeksiyonuna maruz kaldığı ve ölümünün de E. Coli enfeksiyonuna bağlı olarak gelişen 'invaziv enterokolit, sepsis, septik şok, tipik hemolitik üremik sendrom' ile gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği ortaya çıktı. Hastanelere sevk edilen bazı hastalara kanlı ishalle ortaya çıkan, anemi ve akut böbrek yetmezliğiyle seyreden 'Hemolitik Üremik Sendrom' tanısı konuldu. Rahatsızlanan 148 kişi ilerleyen süreçte taburcu oldu. Bazı hastalar, kendilerinde kalıcı hasarlar oluştuğunu iddia etti.

Olayın ardından Bolu Cumhuriyet Savcısı İsmail Hakkı Özcan tarafından 5 sanık hakkında hazırlanan 14 sayfalık iddianame, Cumhuriyet Başsavcısı Ali Keleş tarafından gönderildiği Bolu 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. 85 kişinin suç duyurusunda bulunduğu iddianame kapsamında İl Özel İdaresi Su ve Kanal Hizmetleri Müdürü M.A.A., İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Ü.B. ve köy muhtarı M.E. hakkında 'taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma' suçundan 15 yıl hapis istenirken, hemşireler B.K. (41) ve F.İ. (42) hakkında da 'görevi kötüye kullanma' suçundan dava açıldı.(NTV)

Kaynak: