Aralık başından beri hem erişkin hem de çocuk acillerine viral üst solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle çok ciddi sayıda başvuru yapılıyor. Bu enfeksiyonların evde dinlenerek ve belirtilere yönelik ilaçlarla geçirilebileceğini belirten Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurettin Özgür Doğan, “Çoğu hasta bunu bildiği halde acillere gidip serum almanın iyi geleceğini düşünüyor” dedi.

Hastaysanız dinlenin

Kışa bağlı olarak başvuruların yoğunlaşmasının beklendiğini ama hastane içi bulaş nedeniyle de yoğun bir viral salgın yaşandığını belirten Doğan şöyle devam etti: “Kamu hastanelerinin hem yeşil alanlarında (daha hafif hastalar) hem de enfeksiyonları nedeniyle rapor almak isteyenlerin oluşturduğu ciddi bir yoğunluk var. Hastalar genellikle ilk belirtileri ortaya çıktığında acile başvuruyorlar. Bunlar acil servisin hastaları değil aslında. Viral enfeksiyonların geçirilmesini hızlandıran en önemli etken evde dinlenmek. Hastalığın en bulaşıcı olduğu dönem (4-5 gün) dinlenerek geçirilmeli.”

Üniversiteler kişiye özel ilanda çığır atladı: Sosyal bilgilere nükleer şartı Üniversiteler kişiye özel ilanda çığır atladı: Sosyal bilgilere nükleer şartı

Serum, glutatyon, vitaminin faydası yok!

Viral enfeksiyonlara virüsler yol açıyor. Dolayısıyla bakterilere yönelik olan antibiyotikler etkili değil.

Doğan üst solunum yolu enfeksiyonlarının yüzde 70-80’den fazlasının virüslerden kaynaklandığını söyledi: “Antibiyotikler ateşin yükselmesini engellemiyor ve düşürmüyor. Viral enfeksiyonlara karşı herhangi bir etkileri yok. Tersine yan etkileri nedeniyle hastalığın iyileşme sürecini de uzatabiliyorlar. Hastalık anında alınan vitaminlerin, serumların, glutatyonun, kortizonun vs. gibi ticari ürünlerin hiçbir faydası yok. Bir de merdiven altı üretilen, toksisiteye neden olabilecek ilaçlar ve bileşiklerden de kaçınılması gerekiyor.”

Risk grubundakiler dikkatli olmalı

Enfeksiyonlar; yüksek ateş, halsizlik, burun akıntısı veya tıkanıklığı, hapşırma vs. gibi belirtilerle beş ila yedi gün sürebiliyor. Ancak risk grubunda olmayanların hastanelere gitmesi gerekmiyor. Hemen her evde bulunan parasetamol, ibuprofen, antialerjik ilaçlar, ağrı kesiciler ve dinlenmek kontrol için yetiyor. Ancak risk grubundaki hastaların hastaneye gitmesi önemli.

Doğan, “Beş yaşın altındakiler, 65 yaşın üzerindekiler, solunum sıkıntısı, kronik bronşiti, astımı, KOAH’ı, kalp yetmezliği olanlar, bağışıklığı baskılanmış, kanser hastaları ile beş ila yedi günde düzelmeyen hastaların hastanelere başvurmasını istiyoruz” dedi.

Rapor için gelen hastalanıp ayrılıyor

Acillere sadece rapor almak için gelenler olduğunu anlatan Doğan, bunların da yoğunluğu artırdığını söyledi. İyileşmek üzereyken hastaneye gelenlerin kalabalıkta ikinci kez enfekte olduklarını belirten Doğan şöyle konuştu:  “Basit bir idari izinle çözülebilecek hastalık için rapor peşinde koşuluyor. Bu da hastanelerdeki kaosu artırıyor. ‘Git acilden rapor al’ demek yerine, idareciler insiyatif kullanarak ‘git 3-4 gün evde dinlen’ dese hastanelerin de yükü azalır. Raporlar için geldikleri acillerde yeniden enfekte oluyorlarHastane içi bulaşın artmasıyla yoğun bakım yataklarına ihtiyaç artıyor. Çok daha zorlayıcı bir duruma neden olabiliyor” dedi.

Serum sanıldığı gibi ayağa kaldırmıyor

Serumun Türkiye’de farklı bir anlamı ve işlevi var. Hastalar hastalıklarının ne kadar ciddi olduğunu ‘serum takıldı‘ diyerek anlatıyor. Hastanelere gidenler direkt serum takılmasını talep ediyor, başka türlü iyileşemeyeceğini öne sürüyor. Hekimlere serum takılması için baskı yapan, hatta tehdit edenler oluyor. Acillerde damar yolu açılıyor, yatak veya sedye işgal ediliyor. Peki serum sanıldığı kadar iyileştirici mi? Yoksa ‘plasebo’  (boş ilaç) etkisi mi var?

Doğan bu soruları şöyle yanıtladı: “Çok büyük ihtimalle plasebo etkisi ve bunun muhtemelen aynı zamanda psikososyal sebepleri de var. Serumun içinde aslında tuzlu su bulunuyor. İçine vitamin veya antibiyotik eklenmesiyle belirtileri düzeltmesi veya hızla ayağa kaldırması mümkün değil. Herhangi bir vitaminin de alındığı anda hastalık belirtilerini düzelttiği veya süresini kısalttığı gibi bir etkisi de bilimsel olarak gösterilmedi. Tamamen yanlış ve kaynak israfına yol açıyor. Acil serviste yoğunluğu arttırarak, çapraz bulaşa sebebiyet veriyor.”

DİKEN

Editör: Sercan Yılmaz