Mersin'de 14 Mart 2018'de Özel Yenişehir Hastanesinin acil servisinde sabaha karşı 03.30'da içkili oldukları belirtilen üç kişi hastane personeliyle tartıştı. M.A., acil servis doktoru Özkan Özdemir’e yanından bulunan infaz koruma memuru S.T.'ye rapor yazmasını istedi. Hastayı muayene etmeden rapor yazamayacağını söyleyen doktor Özdemir'in üzerine yürüyen M.A., küfürler etti. Polis olduğunu söyleyen ve hastanenin duvarlarını yumruklayan M.A., "Bu hastaneyi senin başına yıkacağım" diye doktor Özdemir'i tehdit etti.
SALDIRGANIN KİMLİĞİ TESPİT EDİLEMEDİ
Saldırganın ve beraberindeki kişilerin hastaneden uzaklaşmasının ardından Dr. Özdemir tutanak tuttu ve karakola gidererek şikâyetçi oldu. Özdemir, hastanenin kamera kayıtlarını ve saldırganın uzaklaştığı aracın plakasını da polise bildirdi.
Araç plakasından hareketle o gece hastaneye gelen infaz koruma memuru S.T. tespit edildi ancak saldırganı tanımadığını olay gecesi restoranda gördüğünü ve onunla birlikte hastaneye geldiğini söyleyince saldırganın kim olduğu bulunamadı.
DAVA BEŞ YIL SONRA BAŞLADI
2018'den 2023'e kadar Özdemir'in dosyasına bakan savcı defalarca değişti ancak zanlı M.A bulunamadı. 2023'te M.A.'nın kimliği tespit edildi ve beş yıllık sürenin ardından yargılama başladı. Bu süreçte infaz koruma memuru S.T ile M.A'nın defalarca telefon görüşmesi yaptıkları HTS kayıtlarından ortaya çıktı.
DOKTOR ÖZDEMİR ACİL HEKİMLİĞİNİ BIRAKTI, ZANLI CEZA ALMADI
Doktor Özdemir, yaşadığı saldırının ardından 27 yıllık acil servis hekimliğini 2018 yılının nisan ayında bıraktı. Mersin 3. Asliye Ceza Mahkemesi ise geçtiğimiz günlerde zanlı M.A.'ya para cezası verdi ve hükmün açıklanmasını geri bıraktı. M.A., ceza almazken, doktor Özdemir sağlıkta şiddet kapsamına giren suçlarda ceza ertelemesinin olamayacağı gerekçesiyle karara itiraz etti.
'HAKARET VE SÖZLÜ ŞİDDET SIRADANLAŞTI'
Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu Üyesi olan Dr. Özkan Özdemir, "Elbette sağlıkta şiddet psikodinamik, kültürel, sosyal birçok etmene bağlıdır. Ama politik yönü daha fazladır. Uygulanan sağlık politikalarıyla bağlantılıdır. AKP’nin sağlıkta dönüşüm programıyla sağlık ticari bir metaya dönüşmüş, sağlık hakkı kavramı kışkırtılmış, sağlık talebi ise müşteri memnuniyetine indirgenmiştir. Toplumsal bir sorun haline gelen sağlıkta şiddet vakalarında hakaret ve sözlü şiddet sıradanlaşmıştır" diye konuştu.
'ŞİDDET EN ÇOK ACİL SERVİS ÇALIŞANLARINI HEDEF ALIYOR'
Beyaz kod verilerine göre her gün ortalama 30 ila 50 sağlık çalışanının şiddete maruz kaldığına dikkat çeken Özdemir, “En fazla şiddetin olduğu birimler acil servislerdir. Şiddet bir yönüyle toplumsaldır, toplumun her kesiminde yaygındır ama sağlık çalışanlarında diğer sektörlere göre 16 kat daha fazladır" dedi.
'22 YILDA 14 HEKİM GÖREVİ BAŞINDA ÖLDÜRÜLDÜ'
2002 yılından buna 14 hekimin görevi başında öldürüldüğünü vurgulayan Özdemir, "AKP iktidarına gelinceye kadar cumhuriyet tarihi boyunca görevi başında katledilen tek hekim 1988 yılında katledilen bir hekimdir. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 14 hekim görevi başında öldürülmüştür. Bu yönüyle sağlıkta şiddetin politik yönü göz ardı edilmemeli, yasal düzenleme kadar şiddeti besleyen veya körükleyen diğer etkenleri de yok etmeyi ihmal etmemek gerekmektedir" diye konuştu.
'CEZALARIN ERTELENMESİ CAYDIRICILIĞI AZALTIYOR'
Cezasızlık politikalarına dikkat çeken Özdemir, şunları söyledi:
"Cezasızlık politikalarının son bulması için kanunlar kadar mevcut düzenlemelerin uygulanabilirliği ve denetlenebilir olması, yasanın uygulanışı ve toplumda yarattığı algı ve psikolojik etkisi de önemlidir. Şiddetin önlenmesi cezaların caydırıcılığı, ceza miktarının yüksekliği ile değil, verilen cezanın uygulanabilirliği ile ilişkilidir. İki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezasında verilebilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması caydırıcılığı azaltmaktadır. Sağlıkta Şiddet Yasası ile hükmün açıklanmasının geri bırakılamayacağı yönündeki düzenlemenin tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Sağlık çalışanlarına karşı işlenecek suçlar adli suç olarak değil, aynı zamanda kamu sağlığına karşı işlenen suçlar olarak değerlendirilmeli ve TCK’da bu yönde düzenlemeler yapılmalıdır. Sağlıkta şiddete özel yargı mekanizmaları oluşturulması, soruşturma dosyalarının teknik ve özel bilgi gerektirmesi gerekliliği açısından önemlidir. Biz sağlıkta şiddeti bir iş kazası olarak görüyoruz. Ne yazık ki Sağlık Bakanlığı sağlıkta şiddetin iş kazası şartlarını taşımadığı, hukuki olarak sorun çıkacağı, ek bir yarar sağlamayacağı gerekçesiyle iş kazası olarak nitelendirmemekte gerekli düzenleme yapılmamaktadır. Üstünlerin hukukuna göre cezasız kalan şiddet, zamanla toplumun üzerine çöker ve yaygınlaşır. Hukuksuzluk ve siyasi otoritenin kullandığı şiddet dili ise tıpkı bir taşın suya atılması gibi dalga dalga yayılarak toplumsal çürümeye yol açar. Türkiye’de yaşanan budur."(Artı Gerçek)