Gündem

Türkiye’de hekime ulaşmada son yok, nitelikli sağlık sistemine erişmede sorun var

Eleştirilern odağındaki ‘onaylı randevu sistemi’ni değerlendiren Azap, "Türkiye’de hekime ulaşmada sorun yok. Nitelikli sağlık sistemine erişmede sorun var” dedi.

Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) yeni başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, göreve geldiği yeni dönemde TTB’nin yol haritasını Artı Gerçek’e anlattı. Sağlık sistemindeki sorunlardan, bakanlıktaki görev değişimine kadar birçok soruyu cevaplandıran Azap, sağlık alanındaki tüm sorunların temel kaynağı olarak gösterdiği Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan derhal vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.

Sağlık Bakanlığı’ndaki görev değişimini “sağlık sisteminin işleyişinde olumlu bir değişim beklemiyoruz” şeklinde yorumlayan Azap, kamuoyunda çok eleştirilen ‘onaylı randevu sistemine’ ilişkin de “Türkiye’de hekime ulaşmada sorun yok. Nitelikli sağlık sistemine erişme noktasında sorun var” diyor.

-Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) geçen hafta yapılan olağan kongresi sonrası görevi devraldınız ve başkanlık sistemi görevini üstlendiniz. Sağlık sektöründeki sorunları konuşacağız ancak TTB olarak yeni döneme ilişkin yol haritanız nasıl şekillenecek?

"Bizim önümüzdeki dönem için önceliklerimizin başında iki konu geliyor. İlki hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi. Bunun dışında hekimlerin yanı sıra yetişmiş sağlık elemanları arasında yurtdışına göç etme niyetinde olan çok sayıda çalışan var. Bu iki başat sorunun sağlık sistemi açısından ciddi bir sorun olduğunu düşünüyoruz. Bu sorunlar ile mücadele etmek, çözüm üretmek için kolları sıvayacağız. Yine yurttaşın eşit, ücretsiz ve kaliteli sağlık hizmetine erişimini sağlamayı amaçlıyoruz."

‘SAĞLIKTA ŞİDDETİN KAYNAĞI SEKTÖRÜN PİYASALAŞMASI’

- Hekimler ve sağlık çalışanlarının pek sorunu var. Ancak şüphesiz en önemlisi sizin de söylediğiniz gibi sağlıkta şiddet ve itibarsızlaştırma. Özellikle son dönemde pek çok şiddet vakaları ile karşılaşıyoruz. Nedir buna sebep? Bu sorun nasıl çözüme kavuşur?

"Sağlıkta şiddetin de sağlık emekçilerinin itibarsızlaştırılmasının da en önemli nedeni sağlık sisteminin bizzati kendisidir. Yani, 1990’ların ortasında başlayan, AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte giderek hızlanan ve son dönemde olumsuz sonuçlarını net bir şekilde gözlemlediğimiz Sağlıkta Dönüşüm Programı’dır. Bu program esas olarak yapılan hizmetin kalitesi ile değil sayısıyla ilgileniyor. Yani koruyucu sağlık hizmetlerinden çok tedavi edici sağlık hizmetleriyle bu sektörün piyasalaşmasına yol açıyor. Öyle bir noktaya gelmiş durumdayız ki; kamu hastaneleri bile gelirlerinin bir kısmını kendileri karşılıyor. Bu da çok fazla hasta bakma hususundaki baskıyı artırıyor."

‘SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI ÇOK FAZLA TAHRİBAT YARATTI’

- Yani sağlık alanındaki sorunların kaynağı olarak Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı gösterebiliriz, öyle mi?

"Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yarattığı çok önemli bir tahribat var. Bu uygulama nedeniyle hastalarımızda mağdur olmaya başladılar. Başlarda sadece nüfus cüzdanıyla hekime ulaşmak iyi geldi hastalara; ancak zamanla katkı paylarının artığını, hastalara ayrılan sürenin kısaldığını, kaliteli sağlık hizmetine ücretsiz ulaşımın mümkün olmadığını gördük. Dolayısıyla ortada iki ana grup var: Sağlık çalışanları ve hastalar. Bu iki grupta aslında sağlıkta dönüşüm programının mağdurları. Biz halkımız ile aynı taraftayız. Ancak bu programın yarattığı olumsuzluklardan çoğu zaman biz sorumlu tutuluyoruz ve hastaların öfkelerini ve tepkisini göğüslemek zorunda bırakılıyoruz. Özetlemek gerekirse sağlıkta şiddetin en önemli sebebi Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yaratmış olduğu olumsuz sonuçlardır."

‘SAĞLIK ÇALIŞANLARININ DEĞERİNİN TESLİM EDİLMESİ LAZIM’

- Tam bu noktada uzun zamandır dillendirdiğiniz sağlıkta şiddet yasası talebiniz var.

"Elbette. Bu konuya ilişkin yasal düzenleme şart. Ama bu yasa çıkana kadar mevcut yasaların uygulanması, gerekirse sağlık şiddet suçlarına bakan mahkemeler oluşturarak şiddet faillerinin cezasızlığı ortadan kaldırılmalıdır. Bu aşamada bir an önce sağlıkta şiddet yasasının çıkmasını talep ediyoruz. Ancak biz şunun da farkındayız; tek başına yasal düzenlemeler yaparak bu sorunu aşmak mümkün değil. O yüzden de ilk etapta sağlık çalışanlarının değerinin teslim edilmesi lazım. Bir anlamda iade-i itibar yapılmalı. Yaptığımız işe ilk olarak siyasiler ve yöneticiler değer vermeli ki halk da bu anlayışı ve dili benimsesin. Yani bu dönemde sağlık çalışanlarının gücünü arkamıza alarak siyasiler ve yöneticiler üzerinde bir baskı oluşturmayı amaçlıyoruz. "

‘HEKİMLER TÜRKİYE’DE BİR GELECEK GÖREMİYOR’

- Sağlık çalışanları yönünde bir diğer sorun hekim göçü. TTB’den “iyi hal belgesi” alan hekimlerde ciddi bir artış söz konusu. 2012 yılında 59 hekim iyi hal belgesi alırken bu sayı 2023’te 3 bin 25’e ulaşmış. Yani 11 yılda 60 katlık bir artıştan bahsediyoruz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “varsın gidiyorlarsa gitsinler” açıklaması, eski Sağlık Bakanı Koca’nın TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda ülkeden ayrılan hekimler konuşulurken para işareti yapması da çok tartışıldı. Hekimler gerçekten para için mi gidiyor? Nedir sebep?

"Hekimler para için gitmiyorlar. Bunu hem kendi deneyimlerimizden hem de yaptığımız anket çalışmalarından kaynaklı net bir şekilde söyleyebilirim. Özellikle gençler tıp fakültelerinden mezun olduktan sonra hemen gitme yolunu tercih ediyorlar. Bu kararlarındaki en önemli neden ise Türkiye’de sağlık alanındaki olumsuzlar. Şiddet, muayene sürelerinin kısalığından gelen baskı, ekonomik koşullar gibi birçok etken nedeniyle Türkiye’de bir gelecek göremiyorlar. Aynı zamanda daha özgürlüklerin olduğu, çocuklarını güven içinde büyütebilecekleri bir ortam arıyorlar. Tabi ki; ülkemizdeki sağlık sisteminin iyileştirilmesi, hasta sayısını değil de kaliteyi önceleyen bir sistemin inşa edilmesi çok fark yaratacaktır. Bu olana kadar TBB olarak bizden yurtdışına gitmek üzere ‘iyi hal kâğıdı’ alan arkadaşlarımız ile irtibatı koparmamak, iletişimi her zaman güçlü tutmak için elimizden geleni yapacağız."

‘ÇOK FAZLA GEREKSİZ TETKİK İSTENİYOR’

- Muayene, tetkik ve ameliyatlardaki randevu krizi de uzun süredir çözülemeyen sorunların başında geliyor. Bir türlü alınamayan muayene randevuları, aylar sonrasına verilen tetkik ve ameliyat günleri hastaların en çok şikâyet ettiği noktalardan. Son olarak bu sorunu çözme noktasında onaylı randevu sistemi getirildi. Bu sistem mevcut sorunu çözmekte yeterli olacak mı veya oldu mu?

"Hayır olmadı. Olmasını da beklemiyorduk. Aslında meselenin özünde şu var: Astolan insanların hastalanmalarını engellemek. İkinci de hastalandığında da doğru bir sağlık hizmetine hızla ulaşmasını sağlamak. Sağlık sisteminden kaynaklı kısa sürelerde hasta bakmak zorunda kaldığımız zaman hastaların sağlık sorununu hemen çözemiyoruz. Çünkü süre yeterli değil. Hekim olarak hastadan öykü alacak, ayrıntılı bir fizik muayenesi yapacak zamanınız yoksa mecburen hastada bir şey atlamamak adına çok fazla gereksiz tetkik istemeye başlıyorsunuz. Bu da tetkiklerde ciddi bir yığılmaya sebep oluyor. Mesela tetkik sürelerinin uzamasının en önemli sebeplerinden birisi budur. Hasta tetkikleri yaptırıp tekrar doktora başvurduğu zaman bir yığılma daha yaşanıyor. Hastaya ayrılan süreyi kısalttığınızda daha çok kişiye bakmış olmuyorsunuz. Aksine yığılmayı artırmış oluyorsunuz. Aslında bizim hekime erişmek noktasında sorunumuz yok, nitelikli sağlık hizmeti almada sorunumuz var. Bakıldığında yılda bir kişi 8’den fazla defa hekime ulaşabiliyor. Tersine randevu sürelerini kısaltarak 5 dakikanın altına düşürmek değil, Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği gibi ideal süre olan 20 dakikaya, olmuyorsa en azından 15 dakikalık bir süre ayırmak gerekiyor."

‘KORUYUCU VE BASAMAKLI SAĞLIK SİSTEMİ İNŞA EDİLMELİ’

- Tüm bu sorunların çözümü noktasında nasıl bir sistem öneriyorsunuz?

"Koruyucu ve basamaklı bir sağlık hizmetine ihtiyaç var. Özellikle birinci basamakta pek çok hastalık kolaylıkla çözülebilir. Ama sistem öyle bir durumda ki üçüncü basamak hastaneler aslında çok zor vakalarla, başta yerde tedavi olamayan vakalarla uğraşması gerekirken nezle grip vakaları ile uğraşıyorlar. Bu sistem zincirleme şekilde birbirini etkiliyor. Biz de TTB olarak bu dönem sorunları biraz daha sesli dile getirip, görünür kılmak için mücadele edeceğiz."

‘SAĞLIKTA TEMEL BİR DEĞİŞİM BEKLEMİYORUZ’

- Yakın zamanda Sağlık Bakanlığı’nda da bir değişim yaşandı. Uzun zamandır görev yapan Fahrettin Koca yerini Kemal Memişoğlu’na bıraktı. Bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu değişim sağlık sisteminde bir iyileşme sağlar mı?

"Elbette yeni sağlık bakanı geldiğinde bir takım farklı uygulamalar söz konusu olacaktır. Ancak esas olarak Türkiye’deki sağlık sisteminin işleyişi, sağlıkta dönüşüm programı ile belirlenmiş olan işleyişte biz bir değişiklik olmasını beklemiyoruz. Eğer bakan Memişoğlu, bizim yıllarca söylediğimiz ve raporlarla ortaya koyduğumuz sağlıkta dönüşüm programının olumsuzluklarını görür de bunu düzeltecek uygulamalar başlatırsa biz de TBB olarak yardımcı oluruz. Ama sağlıkta dönüşüm programından geri adım atmak bir hükümet politikası. Bundan bir geri adım atılmasını beklemiyoruz. Bu dönemde etkimizi de artırarak hükümet üzerinde daha büyük bir baskıyı oluşturmaya gayret edeceğiz. "

‘HASTALAR İLE ARAMIZA SİYASETİN GİRMEMESİNE ÖZEN GÖSTERMELİYİZ’

- Sosyal medyada birkaç gün önce ameliyathanede sağlıkçıların bozkurt işareti yaptığı görüntüler dolaşıma girdi. Bu konuda bir açıklama yaptınız ancak bir sağlıkçı olarak sizin değerlendirmeniz nedir?

"Üyelerimizden bu konuya dair çok fazla şikâyet geldi. Bilişim ekibimiz fotoğrafı kaynağı ile ilgili sosyal medyada bir takip yürüttü. Ancak fotoğrafın kaynağını, nerede çekildiğini tespit edemedik. O yüzden bu konuyla ilgili herhangi bir yasal süreç yürütme şansımız yok. Her hekimin bir siyasi görüşü olabilir, bu son derece doğaldır. Ancak hastalarımıza hizmet verirken aramıza hiçbir din, dil, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim veya siyasi düşünce gibi konuların girmemesine özen göstermek durumundayız. Hastalarımıza tamamen yüksüz yaklaşmak zorundayız. Ancak o zaman sağlıklı bir hekim-hasta ilişkisi kurulabilir."(Artı Gerçek)