Bugün sizinle akademik kariyerini bir kenara itip, hayallerinin peşinden koşan bir isim var: Özlem Lina Öz! Youtube kanalı ile yükselen ve ardından Instagram’da hatırı sayılır bir takipçiye ulaşan Öz, neredeyse tüm sosyal medya platformlarında hızla yükselen fenomenlerden birisi haline geldi. Samimi, doğal ve sanki bizden biri gibi olan Öz, geçmişe, ailesine ve yaşantısına dair yönelttiğimiz tüm soruları cevapladı. Şimdi gelin onu ondan dinleyelim!
Özlem Lina Öz kimdir?
1988 Safranbolu doğumluyum. İlk ve ortaöğrenimimi Safranbolu’da tamamladıktan sonra İstanbul Marmara Üniversitesi Hemşirelik bölümünü kazandım. Aslında hayalimde hep tıp okumak vardı ama tekrar ailem sınava hazırlanmamı istemedikleri için ailemin baskısıyla hemşirelik okumak için İstanbul’a geldim. Üniversite son sınıfta stajdayken hastanede Tayyar beyle tanıştım ve o tanışma hayatımın dönüm noktası oldu. Tanışmamızdan iki yıl sonra Tayyar beyle evlendik. Mezuniyetim sonrası sağlık ocağı ve çeşitli sağlık kuruluşlarında hemşire olarak çalışırken İstanbul Üniversitesi, Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesinde yüksek lisansımı tamamladım. Sonrasında özel üniversitelerin hemşirelik bölümünde öğretim görevlisi olarak çalıştım. Üniversitede çalışırken sosyal medyaya ilgi duymaya ve ilk kızım Lina ile birlikte eğlenceli videolar çekmeye başladım. İkinci kızım Ela’nın doğum izninde pandemi döneminde sosyal medyada daha da aktif olmaya başladım. Takipçilerimin ilgisi ve sevgisi ile hesabım hızla büyüdü ve bugünlere geldim.
Pediatri hemşirelik alanında yüksek lisans yaptınız. Akademisyen olarak çalışmaktayken, kimileri için radikal, kendiniz içinse sanıyorum ki büyük bir istekle aile yaşantınızı başarıyla sosyal medyaya yansıtarak büyük bir kitlenin sizi takip etmenizi sağladınız. Geriye dönüp bakınca, “iyi ki” diyor musunuz? Nasıl karar verdiniz? Olaylar nasıl gelişti?
Tabii ki. “İyi ki sosyal medyaya girmişim” diyorum, çünkü sosyal medyaya çok şey kattım diyebilirim. İlk aşamada sosyal medyaya giriş tamamen merak diyelim. Sonrasında sosyal medyanın ne kadar etkili olduğunu gördükten sonra topluma ve gençlere örnek olma isteğimizdi. Malum sosyal medyada günümüzde gençlerimizi ve çocuklarımızı kötü yönde etkileyebilecek birçok olumsuz profil bulunuyor. Eşim ve ben Anadolu’dan gelmiş, kendi emekleriyle çalışarak meslek sahibi olmuş, milli ve manevi değerlerini önemseyen, çocuklarına iyi bir eğitim vermeye çalışan düzgün bir aile profiliyiz. Yapmacık ve gösterişten uzak, doğal, samimi ve içten olmamız ve toplumun içinden gelmemiz bizim sosyal medyada hızla yükselmemizi sağlayan temel faktör bu olmuştur. Aile yaşantımızı gösteren doğal, samimi, eğlenceli video ve hikâye paylaşımları toplum tarafından çok ilgi gördü ve sevildi ve bugünlere geldik.
Sosyal medyadan dolayı hiç baskı hissettiğiniz oluyor mu? Çünkü takipçilerinizin karşısında son derece samimi bir dil ile var oluyorsunuz. Bu düzene geçişin sizdeki etkileri nasıl oldu? Nasıl hissediyorsunuz?
Aslında, tam olarak baskı diye nitelendirmeyelim de bazen tüm kesime hitap etmeye çalışmama rağmen olumsuz yorumlara maruz kaldığım zamanlar oluyor. Bu da ister istemez demoralize olmama sebep oluyor. Ama ben tüm içtenliğimle ekranın karşısındayım. Mutluysam mutluyum, üzgünsem üzgünüm, kızgınsam kızgınım. Bu nedenle bu düzene karşı zorlandığım noktalarım pek olmadı. Çünkü kendim olabilmeyi seviyorum ve bunu yaparken insanların beni böyle görmesinden son derece mutluyum.
Sizce sosyal medyada başarının sırrı ne?
Sosyal medyada başarının sırrı, halkın içinden yaşamı bütünleştirebilmek. Çünkü insanlar bu samimiyeti özlüyor ve arıyor. Olabildiğince aile yaşantımı ironik kesitlerle birleştirerek bunu canı gönülden yapıyorum. Buda insanların ilgisini çekerek severek izlenmemi sağlıyor.
Anne olmak her zamankinden daha hassas olmayı gerektiren bir durum. Bu fikre katılıyor musunuz?
Evet, güzel bir soru ve kesinlikle katılıyorum. “anne olmak” başlı başına bu cümleyi duyabilmek bile insanı hassaslaştıran bir şey. Üç çocuğum var. Üçüne de aynı hassasiyetle yaklaşıyorum. İnsan anne olunca bir kez düşünmek yerine çoğu zaman on defa düşünüyor. Tek bir konuda da değil her konuda bu şekilde. İnsanlar genel olarak ilk çocukta böyle oluyor sonrasında geçiyor diyebilir ama bence bu durum tamamen içgüdüsel durdurulamayan mükemmel bir duygu. Önceliğiniz her daim çocuğunuz oluyor bunun ikisi biri üçü beşi olmadan yapıyorsunuz. Bu hassasiyete sahip olmaktan da oldukça mutluyum. Çünkü annelere verilmiş özel kanatların olduğunu düşünüyorum durum ne olursa olsun o kanatları açıp onlara anne hassasiyetiyle sarılmak çok güzel.
Mutlu ailelerin sırrında mutlu bir hamilelik sürecinde başladığı söyleniyor. Siz geriye dönüp baktığınızda bu süreci nasıl hatırlarsınız? Mutlu bir aile formülü nedir?
Kadınların hamilelik dönemleri hormonların ve kimyasal değişikliklerin psikolojiyi etkilemesi nedeniyle oldukça zor bir süreç. Bu tüm kadınlar için böyle. Bu dönemde eş desteği çok çok önemli. Tayyar bey sağ olsun tüm hamilelik dönemlerimde beni hiç yalnız bırakmadı ve tam destek oldu. Mutlu bir ailenin sırrı bana göre her zaman eşler arasındaki anlayış ve fedakârlık. Bakın; sevgi, aşk demiyorum, ‘anlayış’ ve ‘fedakârlık’ diyorum çünkü fedakârlık yapmak gerekiyor. Günümüzde fazlasıyla medyada fazlasıyla pompalanan özgürlük kavramı fedakarlıkla çelişiyor. Bu yüzden gittikçe boşanmalarda artış görüyoruz. Hiçbir ilişki optimal olamaz ve mutlaka sorunlar vardır. Anlayış ve fedakarlıkla sorunları çözmek evlilikleri kurtaran ve mutluluğa götüren anahtar. Anlayış gösterip alttan alamayan fedakârlık yapmayan bireyler evlilikte mutlu olamıyor.
“Annelik kutsaldır” denir. Yine de anneliği simgeleyecek olsanız bu durum için ne kullanırdınız?
Annelik kutsaldır. Buna son derece katılıyorum. Bana göre “annelik sonsuzluktur.” Çünkü insan, anne olduğunda ucu bucağı olmadan her şeye karşı evladını seviyor. Koşullar her ne olursa olsun görmek istediği tek bir şey var iki gülen göz. Beklentisi olmadan sonsuz bir duyguyla sarıp sarmalıyor. Bu beş yıl sonra da geçerliliğini yitirmeyecek elli yıl sonra da. Ve benim için insan yaşamına sunulmuş en güzel duygu. Bu sonsuzlukla onlar için mücadele vererek yaşlanabilmek çok güzel.
Büyüdükçe büyüyen bir takipçi topluluğunuz var. Sosyal medyada gelecekte nasıl bir noktada olmayı düşünüyorsunuz?
Ben yine aynı ben olarak kalacağım. İnsanlarda bende bunu gördükleri için beni izlemeyi ve takip etmeyi seviyorlar diye düşünüyorum. İleride de varacağım nokta aynı samimiyetle insanların içinde olmak olur.
Eşiniz sevgili Tayyar Öz’ün sosyal sorumluluk çerçevesi dâhilinde sıklıkla çeşitli organizasyonlar yaptığını görüyoruz. Bunlardan biri ise kamuoyunun oldukça dikkatini çekti. “Burkina Faso” desem ve sözü size bıraksam, o anlar için ne söylemek istersiniz?
Bugüne dek benim için düşünülmüş en güzel hediyeydi diyebilirim. İlk izlediğimde sevinçten ağladım. Ben her zaman yüreğimi başka yüreklerin içerisine koyabilen bir insan olmaya çalışıyorum onları anlayabilmek için. O gün aslında dünyanın ne kadar küçük olduğunu, insanları mutlu etmenin aslında ne kadar kolay ama büyük bir lütuf olduğunu anladım. Bu insanın şahsi almış olduğu hediyelerden çok daha kıymetli bir şey bence. Başkalarının mutlu olduğunu görmek. Aklıma geldikçe hala içimde çocuksu bir sevinç oluşuyor. Daha fazlasını yapmaktan da gocunmuyoruz. Ama bu benim için unutamayacağım kadar özeldi. Tayyar beye iyi ki diyorum...
Bu dünya üzerinde değiştirmek istediğiniz şey ne olurdu?
Dünyada değiştirmek istediğim o kadar çok şey olurdu ki, öncelik sırasına sokmakta bile güçlük çekiyorum. Yaşamak tabirini gerçekten insanlık adına “Yaşıyorum” dedirtebilmek. Sanırım bu her şeyi özetliyor.
Yakın gelecekte takipçilerinizi heyecanlandıracak bir proje var mı?
Çok yakın bir zamanda hiç duymadığınız herkesi heyecanlandıracak çok özel projelerimiz olacak. Bunları zamanı geldiğinde açıklayacağım.