Bulunamayan ilaç sorunu giderek derinleşiyor. Eczacılar, ilaç yokluklarının sık periyotlarla yaşanmasının hem hastaları hem de kendilerini mağdur ettiğini belirterek ‘‘Bir süredir Türkiye’de ilaç tekelleri istediği kârları elde edemiyor. Kendi inisiyatifinde üretim miktarlarını azaltıyor veya dönem dönem belli ilaçları hiç üretmiyorlar. Bu kabul edilemez. En kısa zamanda kamunun ilaç üretimini ele alması, planlı bir şekilde sürekli tedariğini sağlaması gereklidir. Sağlılığımız ve ilaç tekellerin kâr hırslarına kurban edilemez’’ dedi.  25 Eylül Dünya Eczacılık Günü’nde BirGün’e değerlendirmelerde bulunan eczacılar, yaşadığı sorunları ve yapılması gerekenleri şöyle özetledi:

İLAÇ DA METALAŞTI

Kış yaklaşırken üst solunum yolu enfeksiyonlarında en çok kullanılan antibiyotiklerin tedariğinde büyük sorunlar yaşamaktayız. Yoğun bakımda kullanılan ilaçlar, epilepsi ilaçları, organ nakli sonrası devamlı kullanılması gereken bazı ilaçlar başta olmak üzere ilaçların yüzde 30’u bulunamıyor. Bu sorunun sadece ilaç fiyatı belirleme sistemi veya kur sabitlemeden kaynaklandığını düşünmüyorum. Türkiye’de sağlık özellikle son dönemde çok hızlı bir şekilde piyasalaştı. Bunun bir sonucu olarak ilaç da metalaştı. Tekellerin elinde yüksek kâr getirmesi gereken bir ürüne dönüştü. Bir süredir Türkiye’de üreticiler istediği kârları elde edemiyorlar, kendi inisiyatiflerinde üretim miktarını azaltabiliyor veya dönem dönem hiç üretmeyebiliyorlar. Bunun sonucu insanımıza ilaçsızlık olarak dönüyor, bu kabul edilemez! En kısa zamanda kamunun ilaç üretimini ele alması, planlı bir şekilde sürekli tedariğini sağlaması gereklidir.

FAHİŞ FİYAT FARKLARI

İlacın piyasanın insafına terk edildiği noktada fahiş fiyat farkları, bulunamayan ilaçlar halkın ilaca erişimini engellemekte. Aynı piyasanın ihtiyacının karşılamak noktasında açılan onlarca fakülteden mezun olan yüzlerce genç eczacı, işsizler ordusuna takılıyor. Hali hazırda kamuda, serbest veya özel sektörde çalışan eczacılar geçim kaygısı içinde. Ama bu tabloda bir de kârlarına kâr katan ilaç firmaları var. Yani bu durumdan birileri gayet memnun. Bugün eczacılığı konuşuyoruz ama hangi meslek olursa olsun sermaye sınıfı yani patronlar emeğe karşı bir saldırı yürütüyorlar. İçine düştüğümüz girdabın sorumlularını bilip kendi sınıf bilincine erişmeden verilen mücadelenin başarı şansı yok. Üvey evlat muamelesi gören kamu eczacıları ve sektörün diğer emekçileri bir araya gelip kendilerine saldıran sermaye sınıfına karşı mücadeleyi örgütlemeliyiz.

GERİCİ SERMAYENİN HAKİMİYETİ

En büyük sorunumuz sağlığa erişim zorluğu ve gerici sermayenin ilaç üzerinde ki hakimiyeti. Şu anda devlet;  birçok ve kritik ilaçta neredeyse ilacın yarısını ödüyor, geri kalan halkın cebinden çıkıyor. Türkiye’de ilaç büyük bir sermaye grubunun elinde, kimi zaman da bu sermaye el değiştiriyor. Son zamanlar da ise Sağlık Bakanlığı destekli hacamat, sülük tedavileri dayatılmaya başlandı. Hiçbir bilimsel veri ve araştırması olmayan bu tedaviler halka resmi kanallardan tedavi olarak sunuluyor. Piyasadaki ilacın önemli kısmı ithal ediliyor. Bunun da tek nedeni 2000 yılında uygulamaya konulan patent yasası. Biz tüm bu ilaçları üretecek durumda olmamıza karşın bu yasağa boyun eğmek zorunda kalıyoruz. Ve yabancı sermayenin bir kölesi olarak, ilaç gönderirlerse halka ulaştıyoruz, kâr etmiyorlarsa göndermiyorlar, hastalarımız ölüyor. Sermaye asla hastayı düşünmüyor, düşünmez. Onlar için hastanın ilaçsız kalması yapacakları kârdan daha önemli değil. Her şeye rağmen mücadele eden eczacılar ve ülkenin boyun eğmeyen ilaç emekçileri var.

YERLİ İLAÇ İÇİN HAMLE ŞART

Türk Eczacılar Birliği de ‘‘Ülkemizi ilaç yoklukları sarmalına sürükleyen bu durumdan acilen kurtulmamız, ilaçta dışa bağımlılığımızı en az seviyeye indirmemiz için gerekli adımları atmamız kaçınılmazdır. Acilen hem yerli etken madde üretimini yapmamız hem de bu etken maddenin kullanılabildiği yerli ilaç hamlesini başlatmamız gerekiyor’’ açıklamasını yaptı.

MTV'ye 2025'te % 44 Zam MTV'ye 2025'te % 44 Zam

Sibel BAHÇETEPE

Editör: Sercan Yılmaz