Sağlık hizmetleri, insan yaşamını doğrudan etkileyen en hassas alanlardan biridir. Her birey, sağlık kuruluşlarına başvurduğunda doğru tanı ve tedavi görmek, zarar görmeden iyileşmek ister. Ancak bazı durumlarda, sağlık çalışanlarının bilgi, beceri veya dikkat eksikliği sebebiyle hastaya zarar verdiği vakalar yaşanabilir. İşte bu tür durumlar malpraktis olarak adlandırılır.
Kökeni Latinceye dayanan “malpraktis” kelimesi; “kötü uygulama” veya “yanlış tedavi” anlamına gelir. Tıbbi bağlamda malpraktis, sağlık hizmeti veren bir uzmanın mesleki yükümlülüklerini ihmal etmesi, dikkatsizlik göstermesi ya da yetersiz bilgiyle hareket etmesi sonucunda hastanın zarar görmesi olarak tanımlanır.
Malpraktis yalnızca bir “hata” değildir; bazı durumlarda ihmal, özensizlik veya dikkatsizlik gibi davranışlar zinciriyle oluşan daha karmaşık bir hukuki ve etik sorundur. Bu yüzden hem hastalar hem de sağlık çalışanları için hayati sonuçlar doğurabilir.
Kaynak: Malpraktis Avukatı
Malpraktisin Hukuki Boyutu ve Sorumluluklar
Malpraktis, tıbbi etik ilkeler kadar hukuk sistemi içinde de ciddi sonuçlar doğurabilen bir konudur. Türkiye’de malpraktis davaları genellikle haksız fiil, sözleşmeye aykırılık veya kusurlu hizmet kapsamında ele alınır. Konunun çözüm süreci hem hukuki, hem de gerektiğinde cezai yollarla yürütülebilir.
Hukuki Sorumluluk
Bir sağlık çalışanının ya da sağlık kuruluşunun malpraktis nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için bazı temel koşulların varlığı gerekir:
- Hizmet ilişkisi: Hasta ile sağlık hizmeti sunan kişi/kurum arasında bir hizmet ilişkisi olmalıdır (sözleşme veya fiili müdahale).
- Kusur: Sağlık çalışanı, görevini dikkatli, özenli ve bilimsel ilkelere uygun şekilde yerine getirmemiş olmalıdır.
- Zarar: Hastada fiziksel, psikolojik veya ekonomik bir zarar meydana gelmelidir.
- Nedensellik bağı: Kusurlu davranış ile meydana gelen zarar arasında doğrudan bir bağlantı olmalıdır.
Bu dört unsur birlikte değerlendirildiğinde, sağlık çalışanının hukuki sorumluluğu gündeme gelir. Malpraktis durumunda mağdur olan hasta veya yakınları maddi/manevi tazminat talep edebilir.
Ayrıca bkz: İstanbul Avukat
Ceza Hukuku Açısından Malpraktis
Bazı malpraktis vakaları sadece tazminatla sınırlı kalmaz, aynı zamanda cezai sorumluluğu da doğurabilir. Örneğin, ağır ihmal sonucu ölüme sebebiyet verilmesi durumunda taksirle öldürme suçu gündeme gelebilir. Türk Ceza Kanunu’nun 85. ve 89. maddeleri, taksirle yaralama ve öldürme fiillerini kapsamaktadır. Bu tür davalarda sağlık çalışanı hakkında hapis cezası istemiyle dava açılması mümkündür.
İdari Sorumluluk
Kamu hastanelerinde görev yapan sağlık personeli için ayrıca idari sorumluluk da gündeme gelir. Malpraktis şikayeti, ilgili kurumun iç denetim birimleri tarafından da değerlendirilir. Disiplin cezası, görevden uzaklaştırma veya meslekten men gibi sonuçlar doğurabilir.
Malpraktis Türleri ve En Sık Görülen Örnekler
Malpraktis farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Her yanlış tıbbi uygulama malpraktis sayılmasa da, bazı tipik örnekler aşağıdaki başlıklar altında toplanabilir:
Teşhis Hataları
● Yanlış teşhis (örneğin kanser tanısının geç ya da hatalı konulması)
● Teşhiste gecikme (acil müdahale gereken durumlarda zaman kaybı)
● Gereksiz tetkik ya da yanlış laboratuvar yorumu
Tedavi Hataları
● Yanlış ilaç kullanımı veya dozaj hatası
● Cerrahi işlem sırasında yapılan teknik hatalar
● Sterilizasyon eksikliği nedeniyle oluşan enfeksiyonlar
● Yanlış organa müdahale edilmesi (örneğin sağ yerine sol böbreğin alınması)
Bilgilendirme Eksikliği
● Hastaya yapılacak işlem hakkında yeterli bilgi verilmemesi
● Risklerin açıkça anlatılmaması
● Aydınlatılmış onam alınmaması
İzlem ve Bakım Hataları
● Ameliyat sonrası hastanın yeterince izlenmemesi
● Taburcu sürecinin yetersiz yönetilmesi
● Hemşirelik uygulamalarında dikkatsizlik
Bu örnekler, malpraktisin yalnızca hekimle sınırlı bir sorun olmadığını; hemşire, anestezi teknikeri, laborant ve hatta hastane yönetimi gibi tüm sağlık sistemini kapsayan bir mesele olduğunu göstermektedir.
Hasta Hakları ve Malpraktis Karşısında İzlenecek Yol
Malpraktis mağduru olan bir hasta ya da hasta yakını için hak arama süreci, yasal bir yol izlenerek ilerler. Ancak bu süreçte bilinmesi gereken bazı temel haklar ve adımlar vardır:
Aydınlatılmış Onam Hakkı
Her hasta, kendisine uygulanacak tedavi, ameliyat ya da tıbbi işlem hakkında açık ve anlaşılır biçimde bilgilendirilmek zorundadır. Onam (rıza) alınmadan yapılan müdahale, hem etik hem de hukuki yönden geçersiz sayılır.
Tıbbi Kayıtlara Erişim Hakkı
Hasta, kendisiyle ilgili teşhis, tedavi, ilaç ve laboratuvar kayıtlarını inceleme ve isteme hakkına sahiptir. Bu kayıtlar, dava sürecinde delil niteliğindedir.
Şikayet ve Başvuru Mekanizmaları
Hasta;
● Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi (SABİM) üzerinden,
● Hastane başhekimliklerine,
● İl sağlık müdürlüklerine,
● Gerekirse Cumhuriyet Savcılıklarına ve mahkemelere şikayette bulunabilir.
Tazminat Davası Açma
Hasta, uğradığı zarara karşılık maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Bu tür davalar genellikle Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülür. Kamu hastanelerinde çalışıyorsa dava, İdare Mahkemesi’nde devlete karşı açılır.
Zaman Aşımı Süreleri
Tıbbi kötü uygulama nedeniyle açılacak davalarda genel zaman aşımı süresi 5 yıldır. Ancak olay ceza hukuku kapsamındaysa, ceza davası zaman aşımı daha uzun olabilir. Bu süreler içinde dava açılmazsa hak kaybı yaşanabilir.
Değerlendirme
Malpraktis, sağlık sisteminin en kritik başlıklarından biridir. Hem hastaların sağlığı hem de sağlık çalışanlarının mesleki itibarının korunması için büyük bir öneme sahiptir. Tıbbi müdahalelerde hata riskini tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da; bilgi, özen, dikkat ve iletişimle bu riskleri en aza indirmek mümkündür.
Sağlık hizmeti sunarken bilimsel standartlara, etik kurallara ve yasal düzenlemelere uyulması; hastaların ise kendi haklarını bilerek sürece aktif şekilde katılması, malpraktis vakalarının önüne geçilmesinde belirleyici rol oynar.
Unutulmamalıdır ki; sağlık bir insan hakkıdır ve bu hakkın güvenli şekilde sunulabilmesi, tüm tarafların bilinçli ve sorumlu davranmasıyla mümkündür.
Ayrıca bkz: Elif Karaca