personel sağlık
Evliyken kocasının kendisini aldattığını ileri süren bir kadın, eşinin sevgilisi olarak gösterdiği kadın aleyhinde ‘kişilik değerlerine zarar verildiği’ gerekçesiyle manevi tazminat davası açtı. Mahkeme davayı reddetti. Karara itiraz edip sonuç alamayan kadın, ‘aile hayatına saygı hakkı’nın ihlal edildiği gerekçesiyle AYM’ye bireysel başvuruda bulundu.
AYM, başvurucunun, anayasanın 20’nci maddesinde güvenceye alınan söz konusu hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.
Yargıtay son noktayı koymuştu
Evlilik birliği sırasında aldatıldığını ileri süren eşlerin, üçüncü kişilere açtığı manevi tazminat davaları bazı mahkemelerce kabul edilirken, bazı mahkemelerce reddedilmişti.
Kararlar arasındaki aykırılığın giderilmesi istemiyle konu Yargıtay’a taşınmıştı. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, manevi tazminatın sadece kusurlu eşten ve ancak boşanma davasıyla istenebileceğine karar vermişti. Karar, Türk Medeni Kanunu’nun 174’üncü maddesinin 2’nci fıkrasındaki şu hükme dayandırılmıştı: “Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Gerekçede, şu tespitler yapılmıştı: “Evlilik birliğinin tarafı olmayan ve dolayısıyla sadakat yükümlülüğü bulunmayan üçüncü kişinin eşler arasındaki evlilik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklere uyma zorunluluğu bulunmamaktadır. Üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başka bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı, aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.”