Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Muhlis Cem Ar, Türk hematolojisinin(kan bilimi) hızla kan kaybettiğini belirterek, 2018 yılından beri hematolog sayısında bir düşüş var, en son Yan Dal Uzmanlık Sınavı’na erişkin hematoloji açısından 120 kadronun ancak 25’ine başvuru oldu. Pediatrik hematolojide de 80 kadrodan 5 başvuru oldu. Dernek verilerimize Türkiye’de 700 civarında hematolog var, bu rakam mevcut haliyle korunsa bile iyi ama önümüzdeki 10 yılda ilgi azlığı devam ederse sayı ciddi şekilde düşecek" dedi.
Ar, kongrenin uluslararası gününde Türk Hematoloji Derneği (THD) ile Avrupa Hematoloji Birliği (European Hematology Association - EHA) ile ortak olarak HOPE MENA (EHA Highlights) toplantısı gerçekleştirildiğini bildirdi.
Kongrenin en önemli oturumlarında “100. Yıl Prof. Dr. Yücel Tangün Oturumu”nda, kısa süre önce kaybedilen derneğin eski başkanlarından Prof. Dr. Yücel Tangün’ün anıldığını, daha sonra Türkiye’de hematolojinin geçmişi, mevcut durumdaki sorunları ve geleceğinin masaya yatırılarak tartışıldığını dile getiren Ar, “Türkiye’de hematoloji alanında sadece hekimlerin ve araştırmacıların eğitimine değil aynı zamanda halkın, sağlık hizmeti verenlerin ve ilaç endüstrisi çalışanlarının da doğru bilgiye ve farkındalığa ulaşmasını hedefleyen THD bu bağlamda kongrenin 2. günü ilaç endüstrisi çalışanları için bir eğitim programı düzenlemiştir. Katılımın yüksek olduğu kurs büyük beğeni topladı” diye konuştu.
2018 yılından beri hematolog sayısında bir düşüşün olduğunu dile getiren Ar, “Daha az sayıda iç hastalıkları uzmanı, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı hematoloji yan dalına ilgi gösteriyor. Sayılar giderek azalıyor. En son Yan Dal Uzmanlık Sınavı sonrası erişkin hematoloji açısından 120 kadrodan ancak 25’ine başvuru oldu. Pediatrik hematolojide de 80 kadrodan 5 başvuru oldu. Bu önemli bir sorun. Giderek az sayıda çocuk hastalıkları uzmanı ve iç hastalıkları uzmanı hematolog olacak. Önümüzdeki 10 yılda bu hastalıklarla uğraşan hekim sayısında belirgin bir azalma olmasını bekliyoruz. Bunun bir şekilde önüne geçilmesi gerekir” diye konuştu.
Türk Hematoloji Derneği ve Hematoloji Tıpta Uzmanlık Yeterlilik Kurulu’nca yapılan anket sonuçlarından bilgiler paylaşan Ar, “Ankette bu eğilimin iç hastalıkları, daha çok erişkin hekimlerle yapılmış bir anket ama aynısı Türk Pediatrik Hematoloji Derneği de düzenledi. Onların sonuçları da benzer yönde, görüyoruz ki hematolog olmak istemiyorlar. Bunun başında da en önemli faktör iş yükünün fazla olması geliyor. Zor hastalarla uğraşılıyor. Çalışılan ortamın hastaları izlemek için yeterli olmaması ve hekimlerin kendilerini yalnız hissetmeleri. Bu kadar yoğun çalışmaya o ücretin tam karşılık gelmediğini düşünüyorlar anket sonuçlarına göre. Bizim için en önemli olan genç arkadaşları bir şekliyle bu alana yönlendirebilmektir. Çünkü çok önemli bir alan ve bilimsel araştırmalar hem de bu hastaların standart tedavilere erişmesi açısından önemli. Sayı azalırsa ülkede bu açıdan ciddi bir sorun olacak" ifadelerine yer verdi.
Dernek verilerine göre, Türkiye 700 civarında hematolog olduğunu kaydeden Ar," Bu rakam mevcut haliyle korunsa bile iyi ama önümüzdeki 10 yılda ilgi azlığı devam ederse sayı ciddi şekilde düşecek" dedi.
Hematoloji Tıpta Uzmanlık Yeterlik Kurulu (HEMTUYEK) hakkında bilgiler veren Ar, "Türkiye’de eğitim araştırma hastaneleri ve üniversitelerde toplam 52 tane eğitim merkezi bulunmaktadır. Bu merkezlerde verilen eğitim, eğitici kadroları ve merkezin tanı/tedavi olanakları temelinde farklılıklar gösterebilmektedir. Söz konusu farklılıkları en aza indirmek ve ulusal düzeyde hematoloji eğitimini uluslararası standartlara yükseltebilmek açısından merkezlerde verilen eğitimin akreditasyonu büyük önem taşımaktadır. Türk Hematoloji Derneği bu bağlamda 2022 yılında verdiği finansal destek ile Hematoloji Tıpta Uzmanlık Yeterlik Kurulu’nun (HEMTUYEK) oluşması sağlamıştır. Çalışmalarına hızla başlayan HEMTUYEK 2 yıl gibi kısa bir süre içinde Prof. Dr. Muzaffer Demir başkanlığında 29’un üzerinde hematolog, eğitimci ve uzmanlık öğrencisinin katılımı ile Türkiye’de Hematoloji eğitimine dair kurumsal ve bireysel standartları tanımlamış ve bu standartlara ait ölçme, değerlendirme yöntemlerini belirlemiştir. Söz konusu standartların uluslararası standartlar, ön planda Avrupa Hematoloji Müfredatı ile uyumlu olması sağlanmıştır. 2023 yılı içinde sırasıyla Gazi Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakülteleri ziyaret edilerek akredite edilmiştir. Yine bu yıl içinde bireysel yeterlik ölçmek amacıyla sözlü ve yazılı aşamalardan oluşan HEMTUYEK Ulusal Hematoloji Yeterlik Sınavı yapılmış ve 7 hematoloji uzmanı bireysel yeterlik almıştır. Ayrıca, 2019 yılından bu yana Avrupa Hematoloji Yeterlik Sınavı Türk Hematoloji Derneği tarafından Avrupa ile eş zamanlı olarak Türkiye’de yapılmaktadır" ifadelerine yer verdi.

"EHA Highlights"
Prof. Dr. Ar, Avrupa Hematoloji Birliği (European Hematology Association) ile 2005 yılından beri devam eden yakın işbirliğinin 2014’yılında imzalanan ortaklık protokolü ile güçlendiğini ve 2022 yılında imzalanan bir ortak üyelik protokolü ile de Türk Hematoloji Derneği (THD) üyelerinin aynı zamanda EHA üyesi olmanın yolunun açıldığını belirtti.
Hücresel tedavilere erişim hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Muhlis Cem Ar, günümüzde bir çok tedavi alanında olduğu gibi hematolojide de hedefe yönelik tedavilerin, bağışıklık sistemi üzerinden etkisini gösteren tedavilerin(İmmunoterapi, hücresel tedaviler) ön plana çıktığını kaydetti.

Helikopter kazasında hayatını kaybeden doktor ve ATT personeli toprağa verildi Helikopter kazasında hayatını kaybeden doktor ve ATT personeli toprağa verildi

"Zemini oluşturma hedefi"
Özellikle CAR-T hücre tedavilerinin ileri biyoteknolojik ürünler olmaları, teknolojik alt yapı gerektirmeleri ve maliyetli olmaları nedeniyle Türkiye'de erişimin son derece kısıtlı olduğunu işaret eden Ar, "Bu bağlamda, Türk Hematoloji Derneği Hücre ve Gen Tedavileri Bilimsel Alt Komitesi bir toplantılar dizi başlattı. Toplantıların temel amacı, üniversitelerde hücresel tedavilerle uğraşan temel bilimcileri, bu tedavileri kullanan klinisyenleri, üretici konumundaki ilaç sektörünü, düzenleyici roller nedeniyle ile Sağlık Bakanlığı ve geri ödeme kurumunu bir araya getirerek hücresel tedavilerin uluslararası standartlara uygun bir şekilde üretilebilmesi için gereken zemini oluşturmak. Yurtdışında çeşitli ülkelerin hücresel tedavileri kendi hastalarına nasıl ulaştırdıklarına dair deneyimleri öğrenmek için bu konuda çalışmış yabancı araştırmacılar ve sektör temsilcileri de toplantılara davet edilmiştir. Hedefimiz bu toplantı dizisi sonunda araştırmacılar, hekimler, sağlık otoritesi ve endüstrinin işbirliği ile bir uzlaşı ve yol haritası çıkarılmasıdır. Bu şekilde yeni tedavilerin ülkemizde uluslararası standartlarda ve en uygun maliyette üretilmesi ve hasta erişiminin sağlanması kolaylaşacak" değerlendirmesinde bulundu.

"Meslek daha çekici hale getirilmeli"
Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özgür Mehtap, 2018 yılından bu yana hematoloji yan dal başvurularında gözlenen ciddi düşüşün nedenlerinin araştırıldığını dile getirerek, "Önümüzdeki 10 yıl içinde hematoloji alanında yetişecek hekim sayısının giderek azalacağını düşünüyoruz. Dernek bir anket düzenledi, sebebi ne olur diye. Bu anket yan dal uzmanları yan dal uzmanlığına girecek asistanlar, diğer yan dal uzmanları ve uzmanla arasında yapıldı. Hematolojiyi tercih etme oranları oldukça düşük çıktı. En büyük sebebi yoğun iş yükü. Nüfusa oranla hematolog sayısı az. İlerde bu iş yükü daha da artacak. İkincisi hastalarımızın daha ağır komplike hastalar olması buda iş yükünü kapsıyor. Üçüncüsü ise kazanç. Çözümler üretilmesi lazım. Bu şekilde devam ederse bilim insanı ve hekim bulmak zorlaşacak. Verilen sağlık hizmeti aksayacak bilimsel çıktılarda azalacak. Bunların hepsi Türk Hematolojisinin kan kaybetmesine neden olacak. Gerekirse bilimsel danışma kurulları oluşturulup, çözümlerin olması ve mesleğin nasıl çekici hale getirilmesi bir çalıştayla oluşturulabilir. Sorunun çözülmesi gerekir" ifadelerine yer verdi.

"Kan hücrelerinin hangi mutasyonlarla ‘doğru yoldan ayrılıp kanserli yola girdiğini’ anlamak çok önemli"
Türk Hematoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Reyhan Küçükkaya, genetik tanısal testlerin önemi hakkında bilgiler verdi.
Anne ve babanın genlerinin harmanlanmasıyla oluşan genetik yapının, gözün renginden davranışlara kadar bütün özellikleri belirlediğine değinen Küçükkaya, "Genetik yapımızda anne ve babadan gelen bazı farklı kombinasyonlar, genetik hastalıklarına neden olmaktadır. Hematolojiyi ilgilendiren genetik hastalıkların çoğu, hayatın ilk yıllarında bulgularını vermektedir. Az bir kısmı ise daha ileri yaşlarda tanınabilir hale gelmektedir. Temel olarak tüm hücrelerimizde aynı genetik yapıyı taşıyor olmamıza rağmen, yaşamımız süresince maruz kaldığımız dış etkiler nedeniyle bazı hücrelerimizde genetik materyalde değişiklikler oluşabilmektedir. Mutasyon adını verdiğimiz bu değişimlerin çoğu hücrenin metabolizmasını olumsuz etkilediğinden yavru hücrelere aktarılamaz. Ancak bir kısmı hücrenin daha farklı davranmasına, daha uzun yaşamasına veya hızla çoğalmasına olanak tanır. Hızla mutasyonlu yavru hücrelerin gelişmesiyle yeni bir topluluk oluşur. Normalde bağışıklık hücrelerimizin bu anormal hücreleri tanıyıp yok etmeleri beklenir. Eğer bağışıklık hücrelerimiz bu yeni toplulukları yabancı olarak algılayamazsa ‘kanserli dokular’ gelişir. Yeni gelişen kanserli dokuların bir kısmı, bulundukları organlara veya kişiye bir zarar vermeden yavaş bir büyüme seyrini takip ederler. Yüksek dereceli lenf kanserleri ve akut lösemilerde seyir çok hızlıdır, hemen tanı konup tedavinin başlanması çok önemlidir. Bu hastaların önemli bir kısmı standart kemoterapilere iyi cevap vermemekte, hayat süreleri ve kaliteleri çok azalmaktadır. Günümüzde kan hücrelerinin hangi mutasyonlarla ‘doğru yoldan ayrılıp kanserli yola girdiğini’ anlamak çok önemlidir. Çünkü özel mutasyon tiplerine göre yeni ilaçlar geliştirilmiştir ve bu ilaçların standart tedaviye eklenmesiyle çok daha başarılı sonuçlar elde edilmektedir" açıklamasını yaptı.

"İki önemli araştırma sonucu"
Türk Hematoloji Derneği Araştırma Sekreteri Doç. Dr. Neslihan Andıç, göç ve depremin getirdiği sağlık sorunları hakkında bilgiler vererek, "Hastaların yeterli gerekli tedavi alamadığı; hastalıklarının taşıdığı risk faktörleri hakkında gerek kullanılan dilin farklılığı nedeniyle iletişim eksikliği; gerek eğitim seviyesi yetersizliği nedeniyle yeterince bilgi sahibi olamadığı ve sonuçta yüksek hastalık ve ölüm oranlarına yol açabileceği gözlemlenmiştir. Van’da yapılan bir çalışmada birden çok doğum yapan kansızlığı olan hastaların yüzde 70’den fazlasının okuma yazma bilmediği tespit edilmiştir. Kayseri’de yapılan bir başka çalışmada Suriyeli genç kadınların ve yaşlı erkeklerin derin ve yoğun Vitamin B12 eksikliğinin olduğu tespit edilmiştir. Bin 500 hastanın tarandığı geniş çaplı geriye dönük çalışmada Suriyeli mültecilerin en sık görülen kanserlerin başında lösemi, lenfoma ve miyelom olduğu; düzenli takip ve tedavi olamadıkları için tedavi yanıtlarının daha kötü olduğu saptanmıştır. Bu konuda, global işbirliği ve yeni planlamaların kaçınılmaz olduğu; göçmen sağlık stratejileri çerçevesinde hematolojik hastalıkların üzerinde yoğunlaşılması gerekliliği açıktır" dedi.

"Deprem hematolojiyi etkiledi"
6 Şubat depremlerinde çok sayıda hastane ve sağlık birimini tahrip olduğuna, çok sayıda sağlık personelinin ölümüne ve yaralanmasına yol açtığını aktaran Andıç, "Bu bağlamda bölgedeki hematoloji ve onkoloji merkezleri hasara uğradı. Bu bölgede çalışan birçok doktor, hemşire ve yardımcı sağlık personeli öldü. Üstelik pek çok kişi evlerini, ailelerini, arkadaşlarını ve sevdiklerini kaybetti. Depremlerde ölen hasta sayısı bilinmiyor. Bölgedeki hematoloji ve onkoloji merkezleri depremin hemen ardından faaliyetlerini durdurarak hasar ve kayıpların değerlendirilmesi için diğer birimlerle iletişime geçti. Deprem bölgesindeki ve ülke genelindeki merkezler, hastaların tedavisinin aksamaması için etkilenen merkezlerine lojistik ve tıbbi destek sağladı. Bu merkezlerdeki hastalar, işbirlikçi bir ağ aracılığıyla ülke çapındaki diğer bölümlere nakledildi. Türk vatandaşlarının laboratuv ar sonuçları, ameliyat ve patoloji raporları ile radyolojik görüntüler dahil tüm bireysel sağlık verilerinin saklandığı Türkiye’nin merkezi çevrimiçi veri tabanı E-Nabız, tedavi planlarının yeniden oluşturulmasında ve tedavi sürdürülmesinde büyük katkı sağladı. Deprem bölgesindeki hematoloji ve onkoloji hastalarına hizmet için diğer bölgelerde hizmet eden çocuk hematoloji ve onkoloji personelinden bir gönüllü listesi hazırlandı. Birçok sağlık kuruluşunun hasta dosyalarının ve bilgisayar altyapısının tamamen silindiği böylesine büyük bir yıkım durumunda, bireylerin merkezileştirilmiş bir çevrimiçi sağlık veri tabanı hayat kurtarıcıdır. Bu bağlamda, Türkiye’nin e-Nabız sistemi, hastaların sevk edildiği merkezlerde hastaların tedavisinin devamında büyük katkı sağladı" diye konuştu.

"Depremde kan temininin önemi"
Depremde kan ve kan ürünlerinin temininin önemli olduğuna değinen Andıç, "Her sağlık kuruluşunun afet planı olmalı ve çalışan personel buna hakim olmalıdır. 3-7 günlük kritik stok seviyesinde kan ürünü elde bulundurulmalıdır. Kan bankacılığı hizmeti sunan kuruluşların beklenmedik ve olağan dışı durumla karşılaşıldığında verdikleri hizmetin kesintiye uğramaması ve yaşanabilecek olumsuzlukların en asgariye indirilmesi için kendi olanak ve imkanları ölçüsünde tavsiye edilen uygulamalara ilişkin gerekli planlamalarını yaparak hazırlıklı olmaları gerekir" ifadelerine yer verdi.

Editör: Sercan Yılmaz